Astım, solunum yollarında tıkanıklığa yol açarak nefes almayı güçleştiren kronik bir hastalıktır. Dünyanın dört bir yanında oldukça yaygın olarak görülen astım; hava yolu etrafında bulunan düz kasların, çeşitli tetikleyicilere (alerjenler, duman, soğuk hava veya egzersiz gibi) tepki olarak kasılması ve beraberinde mukus adı verilen yapışkan salgının üretiminin artması sonucu hava yolunda daralmaya yol açar. Bu duruma bağlı olarak gelişen astım atakları nefes darlığı, öksürük ve hırıltı gibi şikâyetlere yol açabilir.
Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde görülebilen astım, aynı zamanda şu koşullara sahip kişilerde de görülebilmektedir:
● Aktif sigara içenler veya pasif içiciler,
● Hava kirliliğinin bulunduğu bölgelerde ikamet edenler,
● Alerjisi bulunan bireyler,
● Mesleği gereği sık sık toz ve kimyasal maddelere maruz kalanlar,
● Bebeklik döneminde alerjenlere maruz kalanlar,
● Aile üyelerinde alerjik yahut astım hastası bulunanlar.
Bilhassa kadınlarda daha yaygın olarak görülen alerjik astım, genellikle bahar aylarında ortaya çıkar. Alerjik faktörlere bağlı olarak gelişen bir astım çeşidi olan alerjik astıma, sık sık alerjik rinit de eşlik etmektedir.
Bronş adı verilen hava yollarının daralmasıyla ortaya çıkan ve çoğu zaman alevlenmelerle seyreden bir hastalık olan astım, genel olarak şu belirtilerle kendini göstermektedir:
● Soluk alma esnasında hırıltı veya ıslık sesi
● Nefes darlığı
● Öksürük
● Göğüs bölgesinde ağrı veya sıkışma hissi
Astımın henüz kesinleşmiş bir sebebi olmasa da yapılan araştırmalar; genetik faktörler, çevresel faktörler, enfeksiyonlar ve kişinin tıbbi durumu gibi nedenlerin astıma yol açabileceğini ileri sürmüştür. Kişiden kişiye değişkenlik gösterebilen astım tetikleyicilerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
● Evcil hayvanlar,
● Toz akarları,
● Egzersiz,
● Polenler,
● Hava kirliliği,
● Duman,
● Obezite,
● Kimyasal kokular,
● Bazı viral hastalıklar,
● Depresyon ve stres gibi durumlar,
● Bazı ilaçlar,
● Aşırı sıcak veya aşırı soğuk havalar,
● İşlenmiş gıdalarda bulunan çeşitli koruyucu maddeler ve sülfitler,
● Gastroözofageal Reflü Hastalığı.
Astım şüphesiyle bir sağlık kuruluşuna başvurduğunuzda genellikle doktorunuzun ilk yapacağı, detaylı bir şekilde tıbbi öykünüzü dinlemek ve muayene olacaktır.
Bu aşamada; öksürük ataklarının yaşanma sıklığı, haftada kaç kez baş gösterdiği, atağın yaşandığı vakitler, aile üyelerinde astım varlığı ve diğer alerjik belirtiler gibi konular doktor tarafından sorulur. Bunun akabinde teşhisin netleştirilmesi adına sizden istenebilecek bazı testler ise şu şekildedir:
1. Spirometre: Astım tanısının netleştirilmesinde son derece önemli olan bu test, temelde akciğer kapasitesini ve nefes aldığınız esnada alınan hava miktarını ölçer. Böylece, bronşların ne derece daraldığı da görülmüş olur.
2. Zirve Akım Ölçümü: Akciğer işlevlerinde meydana gelen değişiklikleri saptamak amacıyla kullanılan testtir.
3. Görüntüleme: Astım beraberinde ortaya çıkan yapısal sorunlar ve enfeksiyonları tespit etmek amacıyla kullanılan göğüs röntgeni ya da Bilgisayarlı Tomografi(BT) taramasıdır.
4. Metakolin Testi: Düşük dozlar ve kontrol altında verilen Metakolin isimli ilaç yardımıyla hastanın bronşlarının metakolin verilmesiyle daralıp daralmadığı ölçülür.
5. Alerji Testi: Kan veya deri testleri ile yapılan bu yöntem, hastada alerjiye yol açan maddelerin astım ataklarını tetikleyebilme durumu hesaba katılarak uygulanır.
Astım hastalığının henüz kesin bir tedavisi bulunmasa da, doktorun vermiş olduğu ilaçlar düzenli bir şekilde kullanıldığı takdirde astımı kontrol altında tutmak mümkündür. Bu noktada belirtilere bağlı olarak gelişen şikâyetleriniz ve bulguların derecesi, ilaçların ve dozların belirlenmesinde etkili bir rol oynamaktadır. Ayrıca yaşam tarzınızda bazı değişiklikler yaparak doktorunuzun uygulayacağı tedavi sürecinin mümkün olduğunca verimli olmasını sağlayabilirsiniz. Bu değişikliklerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
● Sigarayı bırakmak bu noktada son derece önemlidir. Sigara dumanı ve nemli ortamlardan uzak durmaya gayret göstermelisiniz.
● Alerjinizin olduğu evcil hayvanları kontrol altına almalısınız.
● Aşırı sıcaktan veya aşırı soğuktan imtina etmelisiniz.
● Tozlu ve küflü ortamlara olabildiğince mesafeli olmalısınız.
● Uygun egzersizler yapmalısınız.
● Kimyasal kokular ve dumandan uzak durmalısınız.
● Nefes almayı zorlaştıran gribal enfeksiyonlardan korunmanız oldukça önemlidir. Bunun için grip aşısı olabilirsiniz.
● Son olarak, uyuduğunuz ortamda halı bulundurmamaya özen göstermeli, alerjik reaksiyona yol açabilecek eşyaların temizliğine muhakkak dikkat etmelisiniz.
Astım tedavisi sürecinde hastaya verilen ilaçlar bağımlılık yapmaz. İstediğiniz zaman ilaç kullanımını kesebilirsiniz; lakin bazı hastalarda psikolojik olarak ilaç kullanmaya bağlı şartlanma da görülebilmektedir.
Astım bulaşıcı bir hastalık olmasa da genetik geçiş gösterdiği söylenebilir. Aile üyelerinde astım veya alerjik rinit gibi hastalıklar olan bireylerde astım görülme olasılığı, diğer kişilere nazaran daha yüksektir. Hem anne hem babada astım hastalığı olduğunda ise çocukta astım görülme ihtimali %60 oranında artmaktadır.
Astım hastalığı, hamilelik sürecinde bir engel teşkil etmemekle beraber, astım hastası kişilerin gebelik döneminde güvenle kullanabilecekleri ilaçlar mevcuttur. Yaşanan astım atakları, dokulardaki oksijen değerlerini olumsuz etkilediği için hamile astım hastalarının ilaçlarını kesmeleri uygun değildir. Ayrıca anne karnındaki fetüsün oksijensiz kalması da büyük risklere davetiye çıkarabilmektedir. Bu nedenle hamilelik döneminde astım atağı ile karşılaşan hastalara uygun tedavi uygulanarak gerekli oksijenin sağlanması gerekmektedir. Düzenli ilaç kullanımı bu noktada son derece önemlidir.
Genellikle kendini kuru öksürük, nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi gibi durumlarla gösteren astım hastalığında, balgam da hastaların şikâyetçi olduğu konulardan bir tanesidir.
Kalp krizi, felç, göğüs ağrısı, kalp durması gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda astım hastalarının, astımı olmayanlara oranla %60 daha fazla risk altında olduğu çeşitli araştırmalarla ortaya konmuştur.
Alerjik astım tedavi edilmediği takdirde nefes darlığı gibi şikâyetlerde artış meydana gelirken, balgam çıkarmak da git gide güç hale gelir. Bu duruma bağlı olarak da zamanla zatürre gelişebilir. Sık tekrarlayan zatürre atakları ise akciğerlerde kalıcı hasar oluşturabilmektedir.
Akut bronşit ve astım bronşit hastalıkları oldukça benzemekle beraber bu iki hastalık sık sık birbirine karıştırılır. Bilhassa ilk bronşit atağının yaşandığı esnada bu ayrımı yapmak zordur ama devam eden ataklarda oluşan klinik bulgular sayesinde teşhis işlemi basitleşir. Bu aşamada bronşit atağı öncesi viral enfeksiyon bulgusuna rastlanmaması, hışıltı epizotlarının sıkça tekerrür etmesi ve aile üyelerinde var olan atopi veya astım gibi durumlar, hastalığın bronşit astım olduğuna işaret edecek kuvvetli belirtilerdir.