Amerika ve Avrupa’da son 10 yılda oldukça yaygın olarak kullanılan HoLEP teknolojisi, prostat büyümesi tedavisinde göstermiş olduğu başarıdan ötürü altın standart tedavilerden biri haline gelmiştir. HoLEP teknolojisini detaylıca açıklamadan evvel ‘’prostat’’ kavramına iyice değinmemiz gerekmektedir.
Erkek vücudunda en sık problem oluşturan organlardan biri olan prostat, idrar torbasının çıkışında yer alan ve başlıca işlevi üreme ile ilgili olan 18-20 gramlık bir salgı bezidir. İçinden idrar kanalı geçen ve ilerleyen yaş ile beraber erkeklerin çoğunda boyut olarak büyüme gösteren prostatın normal boyutlarının üzerine çıkmasıyla gelişen süreç, her erkekte benzer şekilde seyretmez. Prostat hastalıkları genellikle 50’li yaşlardan itibaren kendini göstermeye başlasa da, bazı zamanlarda genç erkeklerde de ortaya çıkabilmektedir. Kimi erkeklerde prostat içinden geçen idrar kanalına doğru büyüme görülürken, kimi erkeklerde ise idrar torbasının içine doğru bir büyüme meydana gelir. Bu tip büyümelerin ortaya çıkışı, hastalarda ciddi şikâyetlere neden olabilir. Ayrıca bu tip durumlarda, ultrason görüntülerinde prostat hafif büyümüş bir şekilde görülür. Prostatın dışarıya doğru genişlediği durumlarda ise prostat çok büyük olsa da aynı seviyede şikâyetlere yol açmaz.
Bir salgı bezi olan prostat, mesane olarak da bilinen idrar torbasının hemen altında yer alır. Prostat aynı zamanda; içerisinden idrar kanalı olarak da bilinen üretranın geçtiği ve testislerden spermleri getiren tüplerin (vas deferens) açıldığı bir organdır. Prostat bezinin asıl görevi ise meniyi oluşturan sıvının bir kısmını salgılama işlemidir. Prostat, büyümemiş halini göz önünde bulundurduğumuzda yaklaşık bir ceviz boyutundadır.
Erkeklerde prostat, ergenliğin ilk dönemlerinde büyüyerek iki katına çıkar. 25 yaşından sonra prostat bütün erkeklerde farklı bir şekilde büyür. Çoğu zaman iyi huylu bir gelişme olarak gerçekleşen bu büyüme, 40’lı yaşların sonlarından itibaren başlayarak hayatın sonuna kadar değişken bir hızla devam eder. Genellikle yaşlanma ile beraber görülen iyi huylu prostat büyümesinin (BPH) de kesin nedeni tam olarak bilinmemektedir. Prostat büyümesi oldukça sık görülmekle beraber her erkekte benzer seviyede sıkıntı teşkil etmeyebilir. Yani, bazı kişilerde yaşlanmanın doğal bir parçası olarak tespit edilse de tedavi ihtiyacı oluşturmayabilir. Fakat bazı hastalarda büyüyen prostat bezi, idrar yolu ve mesane çıkımında tıkanma ve daralmaya yol açarak idrar akışını sekteye uğratabilir. Bu da mesanenin gerek idrar depolama gerekse de idrar boşaltma işlevini bozabilir.
Eğer prostat büyümesi rahatsız edici şikâyetlere ve belirtilere yol açarsa, idrar yapma fonksiyonunda sıkıntıya sebep olursa ya da vücuda zarar verebilecek seviyelere ulaşırsa tedavi edilmesi zorunlu hale gelir. Prostat büyümesinin sebepleri günümüzde halen tam olarak bilinmese de, testosteron ve östrojenin bu büyüme üzerinde oldukça etkili olduğu düşünülmektedir.
Prostat bezi, genellikle erkeklerde 30’lu yaşlarda büyümeye başlarken bu büyüme yaşamın sonuna kadar devam eder. 50 yaşın üzerindeki erkeklerin yarısında prostat büyümesine rastlanırken, 60 yaş sonrasında prostat görülme oranı %65’e çıkmaktadır. 80’li yaşların gelişiyle beraber ise prostat büyüme oranı %90’ı geçmektedir. Bu hastaların önemli bir bölümü ilaç tedavisi veya ameliyat ile sıkı bir takip altına alınmaktadır.
Prostat hastalıkları üç ana başlıkta incelenmektedir. Bunlar:
Prostatit (Prostat iltihabı)
İyi huylu prostat büyümesi (BPH=Benign Prostat Hiperplazisi)
Prostat kanseri
Prostat hastalıkları, birçok şikâyete sebep olmakla beraber en belirgin şikâyetleri şu şekilde sıralayabiliriz:
İdrara başlama ve sonlandırmada zorluk
Zayıf ya da kesik kesik gelen idrar akışı
İdrara çıkarken yanma veya ağrı
Sık idrara çıkma ihtiyacı
Mesaneyi tam boşaltamama hissi
Geceleri sık sık idrara kalkma
Ani idrar sıkışıklığı, idrar tutmakta güçlük çekmek
İdrar yaptıktan sonra devam eden damlamalar
İdrar yapamama hali
İdrar veya menide kan görülmesi
Ağrılı boşalma
Kasık, kalça, bel, sırt ve bacak bölgelerinde ağrı meydana gelmesi
Bu şikâyetler, prostat ve alt idrar yolları sıkıntılarına özgüdür. Yalnız, prostatın hangi tür hastalığa bağlı olduğu sadece üroloji uzmanı muayenesi ve gerekli tanısal incelemeler sonucunda belirlenebilir.
Erken dönemde prostat hastalıkları herhangi bir şikâyete yol açmayabilir. Bazı durumlarda hastada belirgin herhangi bir şikâyete rastlanmaz. Ancak yine de parmakla prostat muayenesi, PSA (Prostat Spesifik Antijen) testi, idrar analizi, prostat biyopsisi, radyolojik görüntülemeler (ultrasonografi, multiparametrik prostat MR) gibi yöntemler sayesinde hastalığın teşhisi mümkündür. İdrar yollarını ilgilendiren belirti ve bulguların altında yatan sebebi ise sadece bir doktor söyleyebilir. Bu tip şikâyetleri olan bireylerin muhakkak bir üroloji uzmanına görünmeleri gerekmektedir.
Prostatit, prostat bezinde iltihap meydana gelmesidir. Bu hastalığa bağlı olarak gelişen enflamasyon sebebiyle prostat bezi şişer ve ağrıya neden olur. Prostatit kimi zamanlarda bakteriyel bir enfeksiyondan kaynaklansa da, çoğunlukla mikrobik bir durum bulunmayabilir ve prostatitin neden kaynaklandığı tam olarak anlaşılamaz.
Prostat büyümesi ve prostat kanseri genellikle ileri yaştaki erkeklerde görülürken, prostatit her yaşta grubundaki yetişkin erkeklerde baş gösterebilir.
Prostat iltihabının tedavisi, hastalığın akut (ani) ya da kronik (nükseden) yapıda olmasına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Prostatit tedavi sürecinde genellikle ilaçlardan yararlanılır. Bu ilaçlar arasında ağrı kesici-inflamatuar, prostat ve mesane boynunun gevşemesini sağlayan alfa-blokerler ve bazı antibiyotikler bulunur. Prostatit hastalığı çoğu erkekte birkaç hafta ila birkaç ay içerisinde düzelse de bazı kişilerde bu süreç daha da uzayabilmektedir.
Prostatın akut iltihabı, nadir görülmekle beraber oldukça ciddiye alınması gereken bir durumdur. Akut bakteriyel prostatit durumunda en sık görülen belirtileri ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Ateş,
Üşüme,
Titreme,
İdrar yapma esnasında ağrı ve yanma meydana gelmesi,
İdrar yapma zorluğu,
İncelmiş idrar akımı,
Boşalma sırasında ağrı,
Mesaneyi tam boşaltamama hissi,
Sık sık idrar yapma ihtiyacı ve sürekli acil bir şekilde gelen idrar,
İdrarda kan görülmesi.
Bu yapıda olan prostatitin asıl çıkış noktası, üriner sistem ve kalın bağırsaklarda bulunan bakterilerdir. Akut bakteriyel prostatit, göz ardı edilmemesi gereken ciddi bir klinik durumdur. Bu sebeple, bu tip şikâyetleri bulunan kişilerin vakit kaybetmeden bir doktora görünmelerinde fayda vardır. Akut prostatit tedavi sürecinde antibiyotikler, ağrı kesici ve ateş düşürücülerden yararlanılır. Belirtilerin şiddeti ve hastaların şikâyetlerine göre hastanede yatarak tedavi yapılması gerekebilir.
Üç ay ya da daha uzun bir süre devam eden prostatit, bakteriyel prostat enfeksiyonu olarak tanımlanabilir. Akut prostatite nazaran daha yaygın olarak görülen bir durum olsa da kronik bakteriyel prostatitin asıl sebebi aşikâr değildir. Üriner sistemde bulunan bakterilere, mesaneye ya da kan enfeksiyonuna bağlı olarak kendini gösterebilir. Prostat bezinde meydana gelebilen taşlar veya prostattaki yapısal kusurlar da prostatite yol açabilir. Ayrıca enfeksiyon, travma ya da üriner sisteme yapılan bazı işlemler sonucu da meydana gelebilmektedir.
Kronik bakteriyel prostatit söz konusu olduğunda, belirtiler akut prostatitin aksine daha yavaş ve sessiz gelişir. Kronik bakteriyel prostatit belirtilerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Sık idrara çıkma isteği,
İdrar yaparken yanma hissi,
İdrar yapma güçlüğü,
Cinsel isteksizlik,
Boşalma sırasında ağrı meydana gelmesi,
Bağırsaklarda gerilme hissi,
Makat bölgesi ve testislerde ağrı.
Prostatitin bu tipinde ateş, beklenen bir durum değildir.
Kronik bakteriyel prostatit tedavi sürecinde antibiyotikler ve antienflamatuar ilaçlardan yararlanılırken, bu ilaçlar uzun süre kullanılmalıdır.
Herhangi bir belirti ile kendini göstermeyen bu prostatit tipi, prostat büyümesi veya prostat kanserinden dolayı operasyon geçiren hastaların ameliyat spesmeninde veya prostat biyopsi örneğinde hasbelkader tespit edilir. Bu prostatit çeşidi tedavi gerektiren bir durum değildir.
Kronik non-bakteriyel prostatit ya da diğer adıyla Kronik Pelvik Ağrı sendromu, erkeklerde en yaygın olarak görülen prostatit (prostat iltihabı) türüdür. Prostatitin bu çeşidi aynı zamanda “kronik non-bakteriyel prostatit” olarak da bilinir. İsimlerinden birinin non-bakteriyel olma sebebi, prostatın belirli bir bakteriye bağlı olmaksızın iltihaplanmasıdır. Genellikle halsizlik ve yorgunluk belirtilerine rastlanmakla birlikte hastalığın neden olduğu ağrılar ise üç ay veya daha uzun bir süre devam eder. Bununla birlikte kronik prostatik, ekseriyetle anksiyete ve depresyon gibi psikolojik durumlarla beraber görülür.
Kronik prostatit belirtilerini ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Peniste, testislerde, anüste, karnın alt kısmında ve bel bölgesinde ağrı,
İdrar yapma esnasında ağrı,
Sık idrara çıkma,
Bilhassa geceleri olmak üzere acil idrara çıkma isteği,
Prostat muayenesi esnasında prostatta büyüme ya da hassaslık fark edilmesi,
Sertleşme problemi,
Boşalma esnasında ya da cinsel ilişkiden sonra ağrı.
Kronik prostatit testleri yapıldığında; idrar, meni ve prostat salgısından alınan kültürlerde bakteriyel enfeksiyonun net tespiti yapılamaz. Bundan dolayı bu prostatit çeşidinin tanı ve tedavi süreci oldukça zordur. Kronik prostatit tedavi sürecinde asıl amaç, ortaya çıkan belirtileri azaltmaktır. Hastalığın beraberinde gelen şikâyetler, çoğu zaman tedavi sayesinde azalmaktadır.
Kronik prostatit tedavisinde uzun dönem kullanılabilen antibiyotikler, antienflamatuar ilaçlar ve antikolinerjikler faydalı olabilir. Bunların yanı sıra, prostat masajı da klasik tedavi yöntemlerinden fayda görmeyen hastaların tedavisi için önerilebilir. Zira prostat masajı; dolaşımı düzenler, intraprostatik kanalları açar ve antibiyotiklerin dokuya geçişine dair maksimum optimizasyon sağlar.
Prostat bezi dokusunda gelişen kanser olarak tanımlayabileceğimiz prostat kanseri, özellikle de batı ülkelerinde en sık rastlanan kanser tiplerinden biridir. Ortaya çıkış nedenleri henüz tam olarak açıklanamıyor olsa da, erkeklerde yaş ilerledikçe prostat kanseri gelişme riskinin arttığı bilinen bir durumdur. Prostat kanseri, ekseriyetle 65 yaş üzerindeki erkeklerde görülmekle beraber, 50 yaşından sonraki süreçte prostat kanseri riskinin arttığını söyleyebiliriz. Eğer baba, amca, erkek kardeş, dayı gibi yakın erkek akrabalarında prostat kanseri bulunuyorsa, söz konusu kişide prostat kanseri görülme ihtimali de normale oranla yüksektir.
Prostat kanseri hastalığı erken dönemde saptandığı zaman tedavi süreci genellikle olumlu sonuçlanmaktadır. Prostat kanserinin diğer kanserlerden ayrıldığı yön ise yavaş seyirli ve değişken davranışlı olmasıdır.
Kısaca TUR-P olarak adlandırılan Transüretral Prostat Rezeksiyonu ameliyatında, elektrik enerjisinden de yararlanılarak prostat dokusu içeriden yakılır ve küçük parçalar halinde çıkarılır. Bu operasyonda kanama ihtimali oldukça yüksek olduğu için hastanın kullanma mecburiyetinde olduğu kan sulandırıcı ilaçlar bir hafta öncesinden kesilir. Kan sulandırıcı ilaçların kullanımı ise en erken ameliyattan 1 hafta sonra yeniden başlayabilir. Bu operasyon sonrası hastanın en az 3 gün sondalı kalması zaruridir.
Transüretral Prostat Rezeksiyonu ameliyatı sonrası görülebilen olumsuzlukları şu şekilde sıralayabiliriz:
TUR-P sendromu,
Üretra darlığı,
Enfeksiyon,
İdrar kaçırma,
İdrar yaparken zorluk çekme,
Retrograd ejakülasyon (Meninin geri kaçması)
Ayrıca bu operasyon sonrasında yeniden cerrahi tedavi gereksinimi duyulduğu birçok çalışmada öne sürülmüştür.
Açık Prostatektomi, prostat büyüklüğü 100 gr ve üzerinde olan hastalara uygulanabilen ameliyat yöntemidir. Bu operasyonda hastanın cilt ve cilt altı dokularına ek olarak idrar torbası açılır ve prostat, parmak yardımıyla çıkarılır. Bu operasyon da kanama oranlarının oldukça yüksek olduğu bir ameliyat yöntemi olduğu için, genellikle kan desteğine de ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca bu operasyon sonrasında hastanede yatış süresi, diğer yöntemlere nazaran daha uzundur. Operasyon bittikten sonra hastanın minimum bir hafta gibi bir süre sondalı kalması şarttır.
Üroloji biriminde lazerin kullanılmaya başlanması, cerrahi operasyonlarda da lazer kullanımının önünü açmıştır.
Prostat cerrahisinde kullanılan lazer yöntemlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Greenlight Lazer,
Fotoselektif Prostat Vaporizasyonu (PVP),
Thulium Lazer ile Prostat Enükleasyonu (ThuLEP),
Thulium Lazer ile Prostat Rezeksiyonu (TmLRP),
Diode Lazer ile Prostat Enükleasyonu (DiLEP),
Diode Lazer ile Prostat Vaporizasyonu (DiLVP),
Holmium Lazer ile Prostat Rezeksiyonu (HoLRP),
Holmium Lazer ile Prostat Enükleasyonu (HoLEP).
HOLEP (Holmium Lazer Prostatektomi) Teknolojisi, BHP (İyi huylu prostat büyümesi) tedavisinde sıklıkla başvurulan ve tercih edilen, günümüzdeki en modern ve başarılı tedavi yöntemidir. HoLEP Teknolojisi, prostatın lazer ile enükle edilerek çıkarılması demektir. HoLEP, özellikle son 10 yılda yaygın olarak başvurulan bir yöntem olmakla beraber prostat büyümesi tedavisinde oldukça olumlu sonuçlar vermiştir. HoLEP kelimesi, holmium lazer kullanılarak prostat iç dokusunun çıkarılması anlamını taşır. Genel olarak iyi huylu prostat büyümesi, yaşayan erkek sayısı ve yaşla birlikte giderek artmaktadır. 60’lı yaşlarına gelmiş erkeklerin %50’sinde belirtiler kendini göstermeye başlarken, 80’li yaş grubundaki erkeklerin %90’ında prostat büyümesi kendini zaman içerisinde göstermektedir.
Prostat hastalığından muzdarip ve cerrahi operasyon düşünülen tüm hastalar, HoLEP için uygundur. HoLEP yönteminin bütün prostat boyutlarında uygulanabilmesi, HoLEP’i prostat boyutundan bağımsız kılmaktadır. Prostat büyümelerinden de bağımsız olan HoLEP yöntemi, hem büyük hem de küçük prostatlar için hastanın ihtiyacına ve hekimin gerekli görmesine bağlı olarak uygulanabilir.
HoLEP ameliyatının özelliklerini kabaca şu şekilde sıralayabiliriz:
HoLEP yöntemi, elektrik enerjisi ile yakmak yerine lazer ile ayırma prensibiyle uygulandığı için sondası çekilen hasta idrara çıkarken disüri adı verilen yanma hissini yaşamaz.
HoLEP ameliyatı; düşük kanama riski, hastanede yatış süresinin kısa olması ve hızlı iyileşme süreci gibi avantajlar sunduğu için hastalar, 24 saat gibi kısa bir sürede sondalarından kurtularak normal hayatlarına hızlı dönüş yapabilirler.
HoLEP operasyonunun sağlıklı dokuya etkisi 0.4 mm’den daha az olması hasebiyle, prostat kapsülü etrafından geçen ve cinsel fonksiyonları düzenleyen sinirler zarar görmemektedir. Bundan dolayı hastalarda ameliyat sonrası sertleşme problemi beklenmemektedir.
HoLEP ameliyatında çıkarılan dokularda yanma defekti gelişmediği için, patologlar dokuyu çok daha rahat bir şekilde incelemekte ve muhtemel kötü huylu oluşumların gözden kaçma olasılığı düşmektedir.
HoLEP teknolojisi ile prostat dokusu tam olarak çıkarıldığı için hastalığın yineleme riski oldukça düşüktür.
HoLEP ameliyatı; iyi huylu prostat büyümesi hastalığı söz konusu olduğu takdirde, ilaç tedavisine rağmen hastalık konusunda belirgin bir iyileşme saptanamayan hastalarda şu durumlara rastlandığı takdirde gerekli görülür ve uygulanır:
• Hastanın yakınma ve şikâyetlerinin çok olması,
• Hastanın idrarını mesaneye sonda konularak yapmak zorunda kalması,
• Hastanın idrar yaptıktan sonra dahi mesanesinde idrar kalması,
• Hastada belirtileri bir türlü geçmeyen enfeksiyon, kanama ve taş oluşumu gibi başka sıkıntıların oluşması.
Üroloji bölümünde lazer teknolojisinin yaygın olarak kullanılması, HoLEP teknolojisinin önünü açmıştır. HoLEP teknolojisi ile uygulanan prostat büyümesi ameliyatı, spinal anestezinin (belden aşağısının uyuşturulması) yeterli görüldüğü bir operasyondur.
Büyümüş durumda olan prostat dokusu, HoLEP ameliyatı ile normal idrar yolundan girilerek kapsülünden ayrılır. Akabinde idrar kesesine itilmiş olan prostat dokusu özel bir aletle küçük parçalar haline getirilir ve dışarı alınır. Holmium lazer sayesinde büyümüş durumdaki prostatik adenom, prostatın kapsülünden ayrılıp dışarı çıkarılır ve kalan dokuda tekrar bir büyüme meydana gelmez. Alınan hastalıklı doku, daha sonrasında patolojik olarak incelenir ve bu dokunun kanser dokusu olup olmadığı araştırılır. Lazer ile tedavi uygulanan ameliyatlarda, lazerin kanamaları kontrol etme özelliği sayesinde hasta daha az kan kaybetmektedir. Ayrıca kalp ve ciğer hastalığı olanlar ve bundan dolayı kan sulandırıcı ilaçlar kullananlar için de HoLEP teknolojisi ile prostat ameliyatı, gönül rahatlığıyla başvurulacak bir yöntemdir. HoLEP teknolojisi ile prostat büyümesi tedavisi, bugüne kadar vermiş olduğu olumlu sonuçlardan ötürü her geçen gün popülerliğini artırmaktadır.
Holmium lazer ile uygulanan prostat büyümesi ameliyatında, prostat dokusu lazer ile çıkarıldığı için hastalığın tekrardan nüksetme durumu söz konusu değildir.
Ameliyat sırasında oluşabilecek kanamaların lazer ile kontrolü daha kolay sağlanabildiği için, kalp ve akciğer hastalığı bulunduğundan dolayı kan sulandırıcı ilaçlar (antiagregan-koagülan) kullanan erkek hastalar da bu yöntemin kullanıldığı ameliyatlara rahatlıkla girebilirler.
HoLEP ameliyatı sayesinde hastalar normal hayatlarına çok hızlı bir dönüş yapabilirken, kendi ifadeleri ile de 30’lu yaşlarına tekrar dönmüş gibi hissederler.
Benign Prostat Hiperplazisi (BPH), yani prostat büyümesi tedavi sürecinde yararlanılan bazı prostat ilaçları bulunmaktadır. Alfa reseptör blokerleri, 5-Alfa redüktaz inhibitörleri ve fosfodiesteraz-5 inhibitörleri BPH tedavisinde kullanılan prostat ilaçları olarak öne çıkmaktadır. Farklı etki mekanizmalarına sahip olan bu ilaçların bazı durumlarda kombine şekilde, yani bir arada da kullanılması mümkündür. Ancak her ilaç kullanımında olduğu gibi prostat büyümesi ilaç tedavisinde kullanılan bu ilaçların da bazı yan etkileri vardır. Prostat ilaçları çoğunlukla halsizlik, tansiyon düşüklüğü ve meni gelişinin azalması (retrograd ejakülasyon) gibi şikâyetlere yol açmaktadır.
Mevcut dönemde kullanılan ilaçların maalesef prostat büyümesini tedavi edici bir etkisi bulunmamakla beraber prostat büyümesinde ilaç tedavisi, hasta şikâyetlerini hafifletmeye yönelik uygulanmaktadır. İlaç tedavisi söz konusu olduğunda en çok başvurulan ve prostatın neden olduğu tıkanıklığa en iyi şekilde cevap veren ilaçlar, alfa bloker adı verilen ilaçlardır. Özellikle de son yıllarda bu ilaçların yan etki bakımından oldukça düşük çeşitleri bulunmaktadır. Bunun dışında prostat büyüklüğü 35 gramın üzerinde olan hastalarda prostatın büyümesini engelleyen ve boyut olarak küçülmeye yol açan 5-Alfa redüktaz inhibitörler adlı ilaç grubu da bulunmaktadır. Bu ilaçlar, düzenli kullanım ile birlikte 9 aydan sonra etkilerini göstermeye başlar. Eğer hasta sık sık tuvalete gidiyorsa ve kendisine aşırı aktif mesane tanısı konulmuşsa, o zaman tedavi sürecine antikolinerjik adı verilen ilaç grubu eklenir. Ayrıca son yıllarda sertleşme üzerine etkili Fosfodiesteraz 5 inhibitörleri adlı ilaç grubunun düzenli kullanımda idrar şikâyetlerini hafiflettiği de kanıtlanmıştır. Son olarak, geceleri tuvalete gitmek için sık sık uykusu bölünen ve uykudan kalkan hastalar için de özel ilaçlar bulunmaktadır.
Prostat kanserinde tedavi süreci, tümörün derecesi ve tümörün bulunduğu evreye göre planlanır.
Tümör derecesi: Prostat biyopsisinde kanser saptandığı takdirde, patolog tarafından kanserli doku değerlendirmeye alınır. Bu değerlendirme sürecinde, en yaygın derecelendirme sistemi olan Gleason Derecelendirme Sistemi kullanılır. Bu değerlendirme sonucunda elde edilen çıktılar, tümörün büyüme ve yayılma hızına dair bilgi verir. Düşük derece veya düşük risk söz konusu olduğunda, tümörün yavaş büyüyeceği ve yayılma riskinin az olduğu sonucu çıkarılır. Yüksek derece risk ise tümörün çok büyük ihtimalle hızlı bir şekilde büyüyeceği ve vücudun diğer bölgelerine yayılabileceği anlamına gelir.
Prostat kanserinin evreleri: Prostat kanserinde evreleme, tümörün prostat ve çevresinde ne kadar ilerlediği göz önünde bulundurularak yapılır. Bu evreleme sürecinde şu hususlar dikkate alınır:
Tümörün boyutu
Tümörün prostat içinde ya da çevresinde yayılma durumu
Kanserin lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı
Vücudun diğer bölgelerine yayılma durumu (metastaz)
İlk evrede tümör sadece prostatın içinde yer alır. Ayrıca bu tümör, rektal muayene ile hissedilemeyecek derecede küçüktür.
İkinci evrede tümör, prostatın içine doğru ilerlese de çevresinde yayılmaz. Bu evrede tümör, rektal muayene veya görüntüleme yöntemleri (MR) sayesinde tespit edilebilir.
Üçüncü evrede tümör, prostat kapsülünün daha ilerisine ve çevresindeki dokulara yayılmıştır.
Son olarak dördüncü evrede ise kanser, prostatın çevresindeki diğer dokulara yayılır (yani metastaz yapar). Bu evrede genellikle kemiklere, lenf nodlarına, karaciğere ya da akciğerlere yayılım gerçekleşebilir.
Prostat kanserinin derecesini belirlemek, uygun tedavinin planlanması ve hastalığın seyrini takip etmek açısından hayati önem taşımaktadır.
Prostat ameliyatının süresi, prostatın boyutu ve hastaya bağlı olarak farklılık gösterir. Ameliyat süresini etkileyen en büyük etmen ise tedavi için tercih edilen cerrahi yöntemdir.
Prostat büyümesinin erken dönemde görülen belirtilerinden biri, gece tuvalet ihtiyacıdır. Prostat büyümesi genellikle idrar zorluğuna yol açmakta ve hastalar, geceleri tuvalete sık sık gider hale gelmektedir. Ancak gece o kadar tuvalete gitseniz dahi gündüz bu ihtiyacınız devam eder. Geceleri sık tuvalete çıkmanın en önemli nedenleri ise diyabet, kalp ve damar hastalıklarıdır. Ayrıca ilerleyen yaş ile beraber geceleri beyin hipofiz bezinden antidiüretik hormon (vazopressin) salgılanması azalır ve geceleri üretilen idrar miktarında artış olur. Bu nedenle, asıl şikâyeti geceleri tuvalete gitme ihtiyacı olan hastalar detaylı bir şekilde incelenmelidir. Son olarak geceleri sık tuvalete çıkmanın altında yatan sebep prostat olmayabilir. Böyle durumlarda prostat büyümesi tedavisi alsanız veya ameliyat olsanız dahi geceleri sık tuvalete gitme ihtiyacınızda azalma olmaz, aynı sıkıntı yaşanmaya devam eder.
Prostat ameliyatından sonraki süreçte dikkat edilmesi gerekenler ve ameliyat sonrası komplikasyonlar, prostat ameliyatının yapıldığı yönteme bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
Prostat ameliyatından sonra en sık görülen komplikasyon, kanamadır. Operasyon devam ederken kanama olduğu takdirde, prostat yeterince temizlenemeyebilir. Eğer kanama ameliyat sonrası olursa hasta tekrar ameliyat olmak zorunda kalabilir. Bunun haricinde ameliyat sonrası idrar kanallarında darlık gelişmesi nadiren de olsa meydana gelebilir; bu durum hem doktor hem de hasta açısından oldukça can sıkıcı bir gelişmedir. Ayrıca üretra darlığı yaşanmaması için olabildiğince ince aletler ile çalışmak gerekir. Bununla birlikte bu aletlerin bakımının eksiksiz bir şekilde yapılması gerekmektedir. Prostat ameliyatı sonrası idrar yollarında enfeksiyon da görülebilen durumlardan bir tanesidir. Kısacası, prostat ameliyatı sonrası komplikasyonlar meydana gelebilir ancak tecrübeli bir cerrahın elinde modern aletler yardımıyla komplikasyon riski de minimum seviyededir.
Prostat kanseri ameliyatlarında robotik cerrahi, oldukça hatırı sayılır bir yere sahiptir. Prostat kanseri operasyonunda prostat ve etrafında bulunan salgı bezleri geniş bir şekilde çıkarılır. Bu nedenle, prostatın hemen yakınından geçen ve sertleşme ile idrar tutmayı sağlayan sinirlere ve yapılara hasar vermemek için son derece dikkatli olmak gerekir. Robotik cerrahide kanama olmadığı için her nokta çok net bir şekilde görülebilmekle birlikte gelişen teknoloji, hekimlere ameliyatı yapma konusunda oldukça büyük katkı sağlamaktadır. Ayrıca bu operasyonda kanserli dokular temizlenirken, neredeyse hiçbir hasta, ameliyat sonrasında idrar kaçırma sorunu ile karşı karşıya kalmaz. Bunun dışında, hastaların büyük kısmında cinsel fonksiyonlara dair herhangi bir sıkıntı oluşmamakta, cinsel yaşam olumsuz etkilenmemektedir.
Robotik yöntemlerin uygulandığı prostat cerrahisinde ameliyatı gerçekleştiren robot değil cerrahtır. Yani buradaki esas nokta, cerrahın robotik sistemi kullanarak ameliyatı yapıyor olmasıdır. Lakin prostat büyümesi söz konusu olduğunda, ameliyatlar idrar deliğinden yapılabildiği için gerek görülmediği takdirde robotik cerrahiye başvurulmaz. Kısacası, robotik cerrahi, prostat kanseri ameliyatında son derece başarılı sonuçlar doğururken prostat büyümesi operasyonlarında ise yeri sınırlı olan bir yöntemdir.
Standart prostat biyopsisi işleminde, prostatın kapsül kısmı olan periferal zon 12 bölgeye bölünürken, her bölgeden gelişigüzel bir parça alınır. Ultrason cihazı, standart prostat dokusu ve kanserli doku arasındaki farkı ayırt edemediğinden dolayı biyopsi için şüpheli alanların hedef alınması mümkün değildir. Bu aşamada, prostattan farklı alanlardan rastgele örnek alınarak tümörlü doku ile karşılaşılacağı ümit edilir. Bu rastgele biyopsiler, hızlı ilerleme potansiyeli olan kanserleri bazı durumlarda yakalayamaz. Yeni tip MR füzyon biyopsilerde ise hastaya evvela özel bir prostat MR’ı çekilir. Ardından MR’da prostat kanseri için şüpheli alanlar belirlenerek bu alanlar dijital ortamda işaretlenir. Akabinde bu görüntüler özel ultrason cihazlarına yüklenir ve prostat biyopsileri bilhassa MR’ın işaret ettiği şüpheli alanlardan alınır. MR, prostatta özellikle de 0.5 cc üzerindeki saldırgan kanserleri oldukça iyi gösterdiği için bu yöntemle hayati tehlikeye mahal verebilecek prostat kanserleri kaçırılmamaktadır.
Hastalar erken dönemde, taburcu edildikten 3-4 hafta sonra kontrole çağrılır. İlk etapta idrarda yanma ve enfeksiyon şikâyetleri olabilir. Böyle bir durum oluştuğu takdirde, şikâyetlere yönelik tedavi uygulanır. Daha sonraki dönemlerde herhangi bir şikâyet yoksa hasta; üçüncü ay, altıncı ay ve birinci yıl sonunda rutin kontrole çağırılır. Bundan sonraki süreçte ise sadece herhangi bir şikâyet durumunda kontrole gelinir.
Prostat kapsülünün çevresinde cinsel fonksiyonları düzenleyen sinir hücreleri bulunur. Holmium lazerinin ise dokuya etkisi sadece 0.4 mm olduğu için, daha derinde yer alan hücreler bundan etkilenmez. Bu sebeple HoLEP Teknolojisi ile yapılan prostat ameliyatları sonrasında hasta cinsel yaşamına istediği gibi devam edebilir.