Meme kanseri, memenin dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişim geçirip kontrolsüzce çoğalması sebebiyle ortaya çıkan tümör sonucunda gelişen bir hastalıktır. Kanserli doku, önce etrafına, sonra meme çevresindeki lenf bezlerine yayılmaktadır. Hastalık, erken dönemde çoğunlukla belirti vermemektedir. Bir kitlenin ele gelebilecek büyüklüğe ulaşmadan 2 sene öncesinde tarama mamografisi yardımıyla saptanabilmektedir. Bu sebeple, rutin tarama yaptırmayan kadınlarda meme kanserinin erken teşhisi oldukça güçleşmektedir.
Erken evrede fark edilmeyen kanser hücresi zaman içerisinde meme dokusu içerisinde büyüyerek bir tümör kitlesi oluşturur ve sonrasında ise metastaz denilen lenf ve kan yolu ile vücudun diğer bölümlerine organlarına sıçrayabilmektedirler. Vücudun diğer bölüm ve organlarına sıçramadan teşhis edilen meme kanseri vakalarında tedavi başarısı oranı oldukça yüksektir.
Meme içinde kanserleşmiş bir hücrenin ya da hücre dokusunun zamanla bir tümör oluşturması ve alanında uzman bir doktorun muayene esnasında bunu anlaması, uzun zaman alabilmektedir. Hatta tümörün radyolojik tetkiklerde saptanabilmesi de kısa sürmemekte, haliyle yine zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak hastalar, çoğunlukla en az 1 cm büyüklüğüne ulaşmış bir tümör kitlesini, elle kontrol yöntemi ile fark edebilmektedir.
Bu doğrultuda genel olarak bir sıralama yapılacak olursa, meme kanserinin belirtileri;
Meme kanseri riskini artıran durumları şu şekilde sıralayabiliriz:
Evre 0: Kanser hücrelerinin yayılma potansiyeli kazanmamış ve tamamen memede sınırlı kalmış olduğu evredir.
Evre 1: Kanser hücrelerinin sıçrama olasılığının olduğu, fakat 2 cm'den küçük olup bütünüyle memede sınırlı kaldığı evredir.
Evre 2-A: Memede tümör yoktur, fakat kanser koltuk altı lenf bezlerine yayılmıştır. Ya da tümör 2 cm’den daha küçük ve koltukaltı lenf bezlerine sıçramıştır. Diğer bir ihtimalde ise tümör 2 cm’den büyük, 5 cm’den küçüktür ve koltukaltı lenf bezlerine sıçramamıştır.
Evre 2-B: Tümör 2 cm’den büyük, 5 cm’den küçüktür ve koltukaltı lenf bezlerine sıçramıştır. Tümör 5 cm’den büyüktür, fakat koltukaltı lenf bezlerine sıçramamıştır.
Meme kanserinin farklı türleri vardır ve noninvaziv ve invaziv olarak iki gruba ayrılmaktadır.
Yayılma göstermeyen kanserler özellikle 1980'li yıllardan sonra tarama mamografilerinin ön plana çıkmaya başlamasıyla, yayılma göstermeyen kanserlerin, tüm meme biyopsileri içerisindeki görülme sıklığının %1,4'ten %10'lara, tüm meme kanserleri içerisindeki oranlarının da %5'ten %15'lere yükselmesi dikkat çekiyor.
Klasik Lobüler Kanser: Her iki memede de meme kanser riskini 8 ile 10 kat artıran önemli bir semptomdur. Bu tür hastalara yakın izleme ek olarak koruyucu bazı ilaçlar verilebilmekte ya da koruma amaçlı her iki meme dokusunu çıkartma gibi cerrahi operasyonlar uygulanabilmektedir.
İn Situ Duktal Kanser (İSDK- İntraduktal): Genellikle muayenede kendini belli etmemektedir. Çoğunlukla belirtisi mamografide tespit edilen düzensiz, küçük boyutlu kireçlenme ve kanlı ya da şeffaf meme başı akıntısı şeklinde olmaktadır. İSDK, normal hücrelerden sıçrama olasılığı olan kanser hücrelerine geçiş olarak kabul edilmektedir. Vücutta kitle oluşturmadığı için, radyoaktif maddelerle işaretlenerek çıkarılabilmektedir.
Sütü meme başından dışarı doğru taşıyan meme kanallarını oluşturan hücrelerde gelişen duktal karsinom en çok rastlanan meme kanseri tipidir ve yayılma özelliğine göre ayrılmaktadır. Duktal karsinomun yayılma potansiyeli yoksa noninvaziv formda, yayılma potansiyeli varsa invaziv formda olduğu bilinmektedir. Süt üreten bezlerde gelişen kanserler ise lobüler karsinom olarak adlandırılmaktadır. Lobüler karsinom da yayılma özelliğine göre ikiye ayrılmaktadır. Yayılma özelliği yoksa noninvaziv formda, yayılma potansiyeli varsa invaziv formda olduğu bilinmektedir.
Evre 3-A: Memede tümör yoktur. Memedeki tümör 2 cm ya da daha küçüktür. Tümör 2 cm'den büyük, 5 cm'den küçüktür. Tümör 5 cm'den büyüktür ve buna ek olarak, kanser birbirine yapışık bir biçimde koltuk altı lenf bezlerini tutmuştur veya göğüs kafesi kemiğine yakın lenf bezlerine yayılmıştır.
Evre 3-B: Tümörün her büyüklükte olabildiği, göğüs duvarına ya da meme derisine yayılmış ve birbirine yapışık olarak koltuk altı lenf bezlerine de yayılmış olabileceği evredir.
Evre 4: Kanser hücreleri vücuttaki karaciğer, akciğer, beyin ve kemikler gibi diğer organ ve yapılara sıçramıştır.
Meme kanserinde hastalığın hangi evrede olduğunun belirlenmesi, uygulanacak tedavinin planlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Hastalığın evresinin saptanmasıyla oluşturulan tedavi planı, başarı oranını ciddi derecede artırmaktadır.
Meme kanseri nasıl anlaşılır? Sorusunun yanıtı, doktorunuz tarafından yapılacak muayeneden geçmektedir. Bu aşamada doktor, öncelikle hastanın ve ailesinin tıbbi öyküsünü dinledikten sonra fizik muayene yapmaktadır. Daha sonrasında ise, mamografi ya da meme ultrasonu gibi görüntüleme yöntemleri ile süt kanallarının incelendiği duktoskopi, duktografi ve manyetik rezonans görüntüleme gibi incelemeler isteyebilmektedir.
Meme kanserlerinin teşhisi %70 oranda hastaların kendi memelerini incelemesi ya da muayene etmesi sonucu olmaktadır. Bu nedenle 20 yaşından sonra kadınlar; ayda bir kez olmak üzere, adet bitimi sonrasında ayna karşısında kendi memelerini gözlemlemeli ve elleriyle memelerini ve koltuk altlarını kontrol etmelidirler. Herhangi bir değişikliğin olduğunu düşündükleri ya da fark ettikleri zaman ise vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurmaları zaruridir.
Memeleriyle ilgili herhangi bir şikâyeti olmasa da her kadının 20 ile 40 yaş arası 3 yılda bir olmak üzere, 40 yaşından sonra ise yılda en azından bir kez olmak üzere bir genel cerraha muayene olması gerekmektedir. Ayrıca doktorlar, teknolojik gelişmeler ve özellikle tarama mamografisinin yardımı ile elle hissedilmemesine rağmen görüntüleme yöntemleri ile belirlenebilen meme kanserlerini teşhis edebilmektedir.
Doktor muayenesi ise genel olarak şu şekilde olmaktadır; muayene önce ayna karşısında başlar. Eller bele konulur ve ilk önce memelerin simetrik olup olmadığı kontrol edilir. Memelerde görünür bir kitlenin olup olmadığı incelenir ve meme derisinde herhangi bir renk değişimi ya da çöküntü olup olmadığına bakılır. Eller yukarı kaldırılarak aynı incelemeler tekrarlanır. Daha sonra yatarak muayeneye geçilir. Muayene önce sağ memeden başlar. Daha rahat muayene için sağ omuz ve sırt altına küçük bir yastık konulur. Sağ el başın arkasına yerleştirilir.
Muayene sol elin 2 ile 3 parmak ucu yardımıyla gerçekleştirilir. Meme başı etrafından başlanır ve meme dokusuna hafif bir biçimde bastırılıp saat yönüne doğru halkasal hareketler yardımı ile herhangi bir hassasiyet ya da kitle olup olmadığı kontrol edilir. Tüm meme muayene edildikten sonra koltuk altı incelenir. Sol meme ve koltukaltı da benzer şekilde değerlendirilir.
Meme kanseri tedavisindeki başarı oranı, kanserin ne kadar erken evrede saptandığı ile doğrudan ilişkilidir. Şayet hastalık erken evrede saptanırsa, 5 yıllık sağ kalım oranı %96 seviyelerine ulaşabilmektedir. Meme kanseri tedavisinin en önemli parçasını ise cerrahi tedavi oluşturmaktadır. Meme kanseri ameliyatının amacı, tümörün tamamının vücuttan uzaklaştırılmasıdır. Temel olarak 3 cerrahi tedavi şekli bulunmaktadır. Bu cerrahi tedavileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Tümörle beraber memenin tamamının alınması işlemidir. Aynı seansta ya da 1-2 yıl sonra hastaya silikon protez ya da kendi dokularıyla yeni meme yapılabilmektedir.
Meme dokusunun tamamının çıkarılmasının gerektiği fakat meme derisinin korunabileceği durumlarda tercih edilen bir yöntemdir. Çıkarılan dokunun yerine, derinin içerisine silikon protez yerleştirilerek estetik bir görünüm sağlanmaktadır. Özellikle risk azaltıcı meme kanseri operasyonları için tercih edilmektedir.
Yalnızca tümörün, çevresindeki bir miktar normal meme dokusu ile beraber çıkarıldığı cerrahi operasyon yöntemidir. Bu operasyonun iki amacı vardır: İlki, memenin olduğu yerinde bırakılarak estetik görünümün bozulmaması; ikincisi ise, hastanın hem bedensel ve ruhsal hem de psikolojik açıdan en az düzeyde etkilenmesini sağlamaktır.
Ancak bazı vakalarda, memenin tamamının alınması gerekebilmektedir. Bu durumda memenin tekrar onarımı için operasyon yapılabilmekte ve cerrahlar, doğal meme ile çok benzerlik gösteren yapay bir meme yapabilmektedirler.
Meme kanserinden mümkün olduğu kadar korunmanın birtakım yöntemleri bulunmaktadır;
Lazer epilasyon, makyaj yapmak, parfüm ve deodorant kullanmak meme kanserine sebep olmaz.
Şekerin direkt olarak meme kanseri ile ilişkisi yoktur. Meme kanserinden korunmak için ideal kilomuzda olmaya özen göstermek yeterlidir.
Erkeklerde de kadınlarda olduğu gibi meme kanseri görülebilmektedir. Ancak bu oran % 1’dir. Yani 100 kişide görülen meme kanseri vakalarının, 99’u kadın 1 tanesi ise erkektir. Fakat yine de önemsenmesi gereken bir hastalıktır. Bu nedenle, olası belirtilerde doktora başvurulması gerekmektedir.