Böbrek yetmezliği, vücutta bulunan böbreklerden birinin ya da ikisinin çeşitli sebeplerden dolayı kandaki toksik maddeleri temizleme yeteneğini kaybetmesi durumudur. Böbrek yetmezliği kimi zaman akut böbrek yetmezliği şeklinde gelişebilirken kimi zaman da yıllar içerisinde yavaş yavaş gelişip kronik bir hale gelebilir. Böbrek yetmezliği yaşayan hastalarda böbreğin sahip olduğu fonksiyonlar %85 veya daha büyük bir oranda azalır. Bu işlev kaybı genellikle birdenbire ortaya çıkmaz. Birçok farklı sebebe bağlı olarak böbreklerin işlevi geçen her gün biraz daha azalır.
Bu sebeple böbrek yetmezliği hastaları böbreklerinin düzgün çalışmadığını anlamakta ilk etapta zorlanırlar. Zamanla böbrekteki fonksiyonlar azaldıkça kişide böbrek yetmezliğine bağlı olarak başka hastalıklar da ortaya çıkabilir. Böbrekler yavaş yavaş boyut olarak küçülürler ve vücutta biriken sıvıyı dışarıya atma kabiliyetinde azalma yaşanır. Böbreklerin küçülmesi oldukça riskli bir durumdur ve son aşamada böbreğin tüm fonksiyonlarını yitirmesine sebebiyet verebilir. Bunun yanında böbreklerin düzgün çalışmaması kan basıncını da olumsuz yönde etkileyebilir.
Zira böbrekler düzgün çalışmadığında kandaki zehirli maddeler vücut dışına olması gerektiği şekilde atılamaz. Bu da yüksek tansiyona sebebiyet verebilir. Buna karşın kimi kişilerde ise kan basıncının yüksek olması böbrek yetmezliğinin bir sebebidir. Uzun süre boyunca yüksek kan basıncına (hipertansiyon) sahip olan kişilerde böbrek yetmezliği görülebilir. Böbrek yetmezliğinin kişinin yaşamını tehdit edebilecek seviyede ciddi sonuçları vardır ve bu yüzden böbrek yetmezliği belirtileri görülmeye başladığında vakit kaybetmeden uzman bir doktora danışıp muayene olmak ve tedaviye başlamak gerekir. Böbrek yetmezliğinin tedavisinde bu duruma yol açan asıl sebebin ortadan kaldırılması çok önemli bir yer tutar.
Eğer böbrek fonksiyonları kısa bir sürede zayıflarsa ve bundan kaynaklı olarak vücutta kreatinin, kan üre azotu ve diğer üremik toksinler birikmeye başlarsa, akut böbrek yetmezliği durumunun varlığından söz edilebilir. Akut böbrek yetmezliğinde idrar miktarı da azalırsa, bu duruma oligüri adı verilir. Oligüri olması için idrar miktarının günde 400 ml’den daha az olması gerekmektedir.
Kronik böbrek yetmezliği ilk evrelerde sinsi şekilde ilerler ve kişinin vücudunda ciddi bir semptoma sebep olmaz. Kronik böbrek yetmezliği belirtileri arasında bitkinlik, akıl karışıklığı, mide bulantısı, özellikle geceleri sık idrara çıkma, el ve ayakta şişlik, göğüs ağrısı, nefes darlığı ve ileri aşamalarda kusma sayılabilir. Kronik böbrek yetmezliğinde hastalık aşama aşama ilerlediği için erken tanı koymak zordur. Böbrekler yavaş yavaş fonksiyonlarını kaybeder ve boyut olarak küçülmeye başlar.
Böbrek yetmezliği hastalığı, temel olarak 5 farklı alt türe ayrılarak incelenebilir. Böbrek yetmezliği türleri; akut prerenal böbrek yetmezliği, akut iç böbrek yetmezliği, kronik prerenal böbrek yetmezliği, kronik intrinsik böbrek yetmezliği ve kronik postrenal böbrek yetmezliği olarak sıralanabilir. Bu türler aşağıda açıklanmıştır:
Akut Prerenal Böbrek Yetmezliği: Bu böbrek yetmezliği türü, asıl olarak böbreklere akan kan miktarının yetersiz olduğu durumlarda ortaya çıkar. Böbreklere yeterli miktarda kan akışı olmadığı için böbrekler toksinleri filtreleyemez ve vücut güçten düşer. Böbreklere ulaşan kanın azalmasının sebebi belirlendiği takdirde, bu türdeki böbrek yetmezliklerinin genellikle tedavi edilebildiği bilinmektedir.
Akut İç Böbrek Yetmezliği: Bu tür ise genellikle fiziksel hasar ya da kaza gibi sebeplerle ortaya çıkar. Dolayısıyla böbreğin doğrudan travma yaşamasıyla alakalı bir durumdur. Ayrıca böbreklerde oksijen eksikliği olarak da tanımlanabilecek "iskemi" ve böbreklerde toksin oluşumu da önemli sebeplerinden birisidir. Oksijen eksikliğinin ortaya çıkmasının en büyük sebepleri ise şiddetli kanama, böbreklere ulaşan bazı kan damarlarının tıkanması, kılcal damarlarda ortaya çıkabilecek olan iltihaplar ya da kişinin şok geçirmesi olarak sıralanabilir. Böylelikle böbreklere aşırı yük biner ve böbrek normal fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelir.
Kronik Prerenal Böbrek Yetmezliği: Bu durumda ise kişinin böbreklerine gelen kan akışının hızı normal kabul edilen değerin oldukça altındadır. Kan akışının yavaşlaması da böbreklerin zamanla küçülmesine ve işlevini yitirmeye başlamasına yol açar.
Kronik İntrinsik Böbrek Yetmezliği: Bu türdeki böbrek yetmezlikleri asıl olarak dış sebeplerden değil, böbreğin kendi içinde bulunan bir hastalıktan ya da travmalardan kaynaklanır. İç böbrek hastalığı olarak da bilinen bu durum, şiddetli kanama, oksijen eksikliği ya da böbreklere doğrudan etki eden travma gibi durumlar sonucunda ortaya çıkar.
Kronik Postrenal Böbrek Yetmezliği: Bu türdeki böbrek yetmezliği asıl olarak idrar yolları ile alakalıdır. Kişi uzun süre boyunca çeşitli sebeplerden dolayı idrara çıkmazsa ve bunu düzenli bir hale getirirse böbrekte aşırı baskı meydana gelir. Bu da zamanla böbrek fonksiyonlarının zarar uğramasına yol açar. Dolayısıyla, söz konusu böbrek yetmezliğinin asıl sebebi idrar yollarının uzun süre boyunca tıkanması olarak özetlenebilir.
Böbrek yetmezliğinin birçok hastada görülen birkaç adet belirtisi vardır. Buna karşın, kimi hastalarda ise herhangi bir belirtiye rastlanmaz. Böbrek yetmezliği belirtileri genellikle ilk başta hafif seyredip aşamalı şekilde kötüleştiğinden, hastalığın erken aşamada teşhis edilmesi zordur. Böbrek yetmezliği yaşayan kişilerde ilk evrede genellikle idrar salınımında azalma görülür. Bunun yanında bazı uzuvlar şişebilir ve nefes darlığı gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Genel olarak böbrek yetmezliği belirtileri aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir:
Kronik böbrek yetmezliği genellikle sinsi bir şekilde ilerler. Dolayısıyla kişinin ilk evrelerde ciddi bir semptom yaşayıp doktora başvurma ihtimali yüksek değildir. Zira çoğu durumda kişiyi hastaneye başvurmaya sevk edecek olan ciddi belirtiler ancak böbrek fonksiyonlarının zarar görmeye başladığı evrelerde ortaya çıkmaktadır. Aşağıda listelenen kronik böbrek yetmezliği belirtilerinin her biri hastada ortaya çıkmayabilir. Dolayısıyla bu belirtilerden bir ya da birkaç tanesi birkaç günden fazla hissedildikten sonra bir doktora danışmak alınacak en iyi karar olacaktır. Söz konusu kronik böbrek yetmezliği belirtileri ise şu şekildedir:
Yukarıda bahsi geçen belirtiler, hastalık daha ileri aşamalara geçtikçe daha şiddetli hale gelir. En ileri seviyede ise kronik böbrek yetmezliği son evre belirtileri ortaya çıkar. Bu evrede kişinin böbreklerinin her ikisi de işlevini neredeyse tamamen kaybetmiştir. Bu da kişinin halihazırda tecrübe ettiği semptomları çok daha şiddetli ve sık bir şekilde hissetmesine sebep olur. Dolayısıyla kişinin yaşam kalitesi son derece düşer ve günlük işlerini yerine getirmekte çok zorlanır.
Böbreklerin sağlığını bozuk kişide böbrek yetmezliği yaratacak birçok farklı sebep bulunmaktadır. Bunlar arasında genetik faktörler, kişinin geçirdiği hastalıklar, yanlış ilaç kullanımı ve hatta çevre kirliliği gibi çok genel sebepler sayılabilir. Bunların yanında uzun süre susuz kalan kişilerde kimi zaman böbrek travması gelişebilir. Böbrek yetmezliğinin altında yatan sebebe bağlı olarak hastalığın tipi ve ilerleyiş şekli de kişiden kişiye değişiklik gösterir.
Böbrek yetmezliğinin ortaya çıktığı çoğu vakada böbreklere doğru olan kan akışının azalması durumu görülür. Bu durum ise çeşitli kalp hastalıkları, ani kalp krizi, karaciğer hastalıkları veya karaciğer yetmezliği, aşırı susuzluk (dehidrasyon), 3. dereceden yanıklar ve bazı ağır viral - bakteriyel enfeksiyonlar (sepsis vb.) sayesinde tetiklenebilir. Yüksek tansiyon ve bazı antienflamatuar içerikli ilaçlar da böbreklere gelen kan akışının bozulmasına sebep olabilir.
Prostat, mesane, servikal ve kolon kanseri olan kişilerde ise kimi zaman idrar yollarında tıkanma görülebilir. Bu tıkanmanın sonucu olarak vücutta biriken zehirli maddeler olması gerektiği gibi dışarıya atılamaz ve böbreklerin üzerine fazla yük biner. Sonuç olarak kişide böbrek yetmezliği görülebilir. Bunlara ek olarak tedavisi aksatılan böbrek taşları ve idrar yolunda ortaya çıkabilecek kan pıhtıları da böbrek yetmezliğine yol açabilir. Böbrek yetmezliğine sebep olabilecek diğer etmenler aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Tansiyon değerinin düzenli bir şekilde normal olarak kabul edilen eşiğin üzerinde olması kişide hipertansiyonun varlığına işaret eder. Birçok hastalığa zemin hazırlayan yüksek tansiyon, aynı zamanda yetmezliğine de yol açabilmektedir. Bu durumun asıl sebebi, uzun süreli yüksek tansiyondan muzdarip olan hastalarda ortaya çıkan kan damarlarının zorlanması durumudur. Zamanla aşınan damarlar, böbreklerde fonksiyon kaybına sebep olabilir.
Kronik böbrek yetmezliğine en sık yol açan durumlardan birisi ise şeker hastalığı olarak da bilinen diyabettir. Şeker hastalarının kanlarında bulunan kan şekeri miktarı normale göre yüksektir. Bu madde uzun vadede kişinin böbreklerinde yer alan ve hayati öneme sahip olan küçük filtrelere zarar vererek böbrek yetmezliğine sebep olabilir.
Polikistik böbrek hastalığı toplumumuzda en sık görülen böbrek hastalıklarından birisidir. Buna ek olarak; Fabry Hastalığı, Sistinüri ve Alport Sendromu gibi kalıtsal böbrek hastalıkları, kişinin yaşamının ilerleyen dönemlerinde böbrek yetmezliği yaşamasına sebep olabilir.
Glomerülonefrit ve İnterstisyel nefrit olarak bilinen iltihaplanma vakaları böbrek yetmezliğine yol açabilen bir diğer sebep olarak göze çarpmaktadır. Glomerülonefrit; böbreklerin içinde bulunan “glomeruli” adlı küçük filtrelerin iltihaplanması sonucu ortaya çıkan durumdur. İnterstisyel nefrit ise böbreklere giden kanalların ve böbrek çevresinde yer alan yapıların iltihaplanması sonucunda ortaya çıkar. Her iki durum da oldukça tehlikelidir ve ilerledikleri takdirde kişinin kronik böbrek yetmezliği yaşamasına yol açabilirler.
Böbrek yetmezliği aşamaları, genel olarak hastalığın şiddetine göre beş farklı evrede sınıflandırılır. Kişide mevcut olan böbrek yetmezliğinin evresi ilerledikçe hastalığın sebep olduğu komplikasyonlar artar ve belirtiler daha şiddetli hale gelir.
İlk evre oldukça hafif ilerleyen ve belirtilerin pek belli olmadığı bir evredir. Hastaların çoğunda net bir böbrek yetmezliği belirtisiyle karşılaşılmaz. Böbreklerdeki hasar da minimal seviyededir. 1. Evrede böbrek yetmezliğine sahip olan kişiler yaşam tarzlarını olumlu şekilde değiştirirlerse hastalığın ilerlemesini önleyebilirler.
Kişinin yapabileceği yaşam tarzı değişiklikleri arasında düzenli şekilde spor yapmak, sigara ve alkol alışkanlığından vazgeçmek, yağ oranını kontrol altında tutmak ve sağlıklı beslenmek sayılabilir. Ancak bu evrede hastalığı atlatmak göründüğü kadar kolay değildir, zira ilk evrede hastalığı fark etmek oldukça zor olduğu için çoğu kişi doktora gitme ve yaşam tarzını değiştirme gereksinimi duymaz.
İkinci evre böbrek yetmezliği yaşayan kişilerde ilk evreye benzer şekilde pek ağır belirtiler görülmez. Ancak bu evredeki kişilerin böbreklerinde derecede fiziksel bir hasar olduğu tespit edilebilir ve böbreğin idrar süzme işlevinde normale ilk evreye kıyasla azalma görülür. 2. Evre böbrek yetmezliği tespit edilen kişilere de tıpkı 1. evredeki olduğu gibi yaşam tarzı değişikliği tavsiye edilir.
Böbrek yetmezliğinin üçüncü evresinde hastalığın belirtileri artık hissedilir hale gelir ve vücutta çeşitli fiziksel semptomlar görülür. Hastalığın ilerleyiş şekline bağlı olarak kişinin el, ayak ve ayak bileklerinde şişme görülür. Bunun yanında kişinin idrar düzeni de değişir. Hastalığın ilerleyiş şekline göre 3A ve 3B olarak iki evreye ayrılır. Bu evrede idrar süzme işlevi yaklaşık yarı yarıya azalır. Bu evrede yaşam tarzı değişikliklerine ek olarak kişinin ilaç kullanmaya başlaması ve böbrek yetmezliğine sebep olan durumların tespit edilip tedavi edilmesi gerekir.
Bu evrede böbrek yetmezliğinin ortaya çıkardığı belirtiler ağırlaşır. Normal bir böbrekte böbreğin idrar süzme işlevi 90 ml / dk ve üzerindeyken bu evrede idrar süzme işlevi 15 - 29 ml / dk arasına düşer. Kişinin böbrekleri henüz tamamen devreden çıkmamıştır ancak böbrekler fonksiyonunu büyük ölçüde kaybetmiştir. Bu aşamada görülebilecek ciddi belirtiler arasında yüksek kan basıncı (hipertansiyon), kemik hastalığı ve anemi gibi ciddi sağlık sorunları bulunur.
Böbrek yetmezliğinin son evresindeki hastalarda böbrek fonksiyonları neredeyse tamamen bozulmuştur. İdrar süzme kapasitesi 15 ml / dk seviyesinin altına inmiştir ve bu yüzden diyaliz veya böbrek nakli gibi ileri seviye tedavilere başvurulması gerekir. Bu evrede kişi artık böbrek yetmezliğinin tüm belirtilerini vücudunda hisseder. Önceki belirtilere ek olarak kişide mide bulantısı, kusma, nefes darlığı, şişlik, ödem ve deri kaşıntısı görülür.
Böbrek yetmezliği hastalığının teşhisinde ilk aşama kişinin kendisinde fark ettiği semptomları ciddiye alıp uzman bir doktor ile paylaşmasıdır. Gerekli kontroller yapıldıktan sonra böbrek yetmezliği şüphesi varsa kişi bir nefroloji doktoruna yönlendirilecektir. Doktor öncelikle kişinin tıbbi öyküsünü kayıt altına alır ve şikayetlerini dinler. Ardından şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilecek olan diğer hastalıkların kişide var olup olmadığını saptamak için bazı tetkikler yapılır.
Böbrek yetmezliğini tespit etmek için çoğu durumda ilk olarak kan testine başvurulur. Kişiye tam kan sayımı yapılır ve kanı içerisinde bulunan üre ve kreatin miktarı kontrol edilir. Bu tetkikler böbrek yetmezliği konusunda doktora bazı ipuçları verebilir. Böbrek yetmezliğinde kullanılan daha ayrıntılı kan testi yöntemleri de bulunmaktadır. Glomerüler Filtrasyon Hızı (GFR) değerini ölçen test böbreklerin sıvıyı süzme kapasitesini gösterir. Yapılan testlerde bazı eşiklerin altında kalınması ya da oldukça üstüne çıkılması, kişinin böbreklerinde olağandışı durumların varlığına işaret edebilir.
Sıklıkla başvurulan bir diğer tanı yöntemi ise idrar testidir. Kişiden alınan idrar örneğinin sonucunda böbrek fonksiyonlarının kapasitesi belirlenebilir. Buna ek olarak kişinin idrarında kan ya da proteinin bulunup bulunmadığı da kontrol edilir. Böyle bir durumun varlığı; böbrek fonksiyonlarında ters giden bir şeylerin olduğunu gösterir. İdrar hacminin ölçülmesi de böbrek yetmezliğine tanı koyma konusunda oldukça faydalıdır.
Kan ve idrar testlerine ek olarak hastalığın kesin tanısını koymak için çeşitli bilgisayarlı görüntüleme yöntemlerine ya da ultrasona başvurulabilir. Böylelikle böbreklerin genel yapısı, idrar yollarının durumu veya iltihap gibi bir durumun var olup olmadığı kolaylıkla tespit edilebilir.
Diğer yöntemlerle tanı koymanın zor olduğu durumlarda ya da konulan tanıyı netleştirmek adına kişiden biyopsi örneği alınabilir. Bu işlem için çoğu durumda lokal anestezi kullanılır ve kısa süreli bir operasyon yapılır.
Böbrek yetmezliğinin nasıl tedavi edileceği hastalığın evresine, ortaya çıkardığı semptomlara, kişinin genel sağlık durumuna ve böbrek yetmezliğine sebep olan faktörlere göre değişim göstermektedir. Bunun yanında, böbrek fonksiyonlarını yitiren kişiler kandaki zehirli madde birikimini asgari düzeye indirmek amacıyla diyaliz makinesine bağlanırlar. Böylelikle normalde böbreklerin yerine getirdiği kan temizleme fonksiyonu, diyaliz makinesi tarafından gerçekleştirilir.
Böbrek yetmezliğinin türüne bağlı olarak kişinin bağlandığı diyaliz makinesi de değişiklik gösterir. Örneğin kimi zaman küçük bir kateter torba ile diyaliz yapılabilirken kimi zaman kişinin büyük bir makineye bağlanması gerekebilir. Tuz tüketmek böbrekleri daha fazla zorlayacağından, kişinin yiyeceklerine ekstra tuz atmaktan kaçınması ve içinde potasyum bulunan yiyeceklerden uzak durması gerekir. Böbrek yetmezliğinin kesin ve kalıcı tedavisi ise böbrek nakli ile mümkün olmaktadır. Ancak herhangi bir kişinin böbreği direkt olarak hastaya nakledilemez.
Öncelikle nakli gerçekleştiren kişi ile böbrek yetmezliği yaşayan kişinin dokularının uyuşması gerekir. Nakil yapıldıktan sonra ise vücudun yeni böbreği kabul edebilmesi için kişinin sancılı bir dönemi atlatması gerekir. Bu süre içerisinde kişiye bağışıklık sistemini baskılayan çeşitli ilaçlar reçete edilir. Bu ilaçlar kesinlikle kullanılmalıdır zira eğer ilaç kullanımında eksiklik olursa vücut böbreği reddedebilir ve kişinin yeniden böbrek nakli yaptırması gerekir.
Böbrek yetmezliği olan kişiler beslenmelerine büyük özen göstermelidir. Bu sebeple potasyum, fosfor ve sodyum içeren gıdalardan mümkün olduğunca uzak durulmalı ve aşırı sıvı alımından kaçınılmalıdır. Yapılacak diyetin kuralları hastalığın evresine göre değişim gösterir. Bunun yanında özellikle diyalize giren kişiler bol miktarda protein içeren besinler tüketmelidir. Kişinin bol miktarda su içmesine sebep olabilecek tuzlu atıştırmalardan uzak durulmalı, çorba, çay ve kahve tüketimi asgari düzeye indirilmelidir. Hasta özellikle diyalize girmeden önce vücuduna fazla sıvı almamaya dikkat etmelidir.
Böbrek yetmezliğinin kontrol altına alınması ve tedavi edilmesi uzun bir süreçtir. Bu süreç içerisinde kişinin hem doktorunun tavsiyelerine uyması hem de kendisine uygun bir diyet planını izlemesi gerekmektedir. Bu doğrultuda en doğru karar bir diyetisyene başvurmak ve onun yardımıyla sağlıklı bir beslenme planı hazırlamaktır. Sağlıklı bir beslenme planı ile kastedilen şey ise öncelikle mümkün olduğunca tuz içeren gıdaları tüketmemek ve yiyeceklerin içine fazladan tuz atmamaktır.
Tuz tüketiminin kısıtlanmasının gerektiği birçok kişi tarafından bilinse de, buna ek olarak elma, lahana, havuç, bezelye ya da üzüm gibi yiyeceklerin içerisinde bulunan potasyumun da böbrek yetmezliğine sahip olan kişiler için pek faydalı olmadığı gözden çıkarılmamalıdır. Buna ek olarak, et, süt ve kuru bakliyatlar gibi yüksek protein içeriğine sahip olan gıdaları aşırı tüketmekten kaçınılmalıdır.
Bunların dışında, yoğurt, limon suyu, maydanoz, elma ve bal kabağı gibi yiyecekler ise böbrek sağlığına iyi gelen besinler olarak bilinmektedir. Böbrek yetmezliğine iyi gelen şeyler arasında sayılabilecek bir diğer şey ise düzenli egzersiz yapma alışkanlığıdır. Bununla birlikte kişinin aşırıya kaçmadan yeterli miktarda sıvı tüketmesi ve eğer fazla kiloya sahipse kilo sorununu çözmesi hayat kalitesini olumlu manada değiştirecektir. Bir diğer husus ise kişinin sigara ya da alkol gibi zararlı alışkanlıkları bırakmasıdır.
Böbrek, vücudun fonksiyonu için hayati öneme sahip olan bir organdır. Vücutta iki adet böbrek bulunur ve bunlar konum itibariyle sırtın orta kısmına doğru, belin sağ ve sol kısımlarında yer alırlar. Böbreklerin temel ve en önemli fonksiyonu idrar üretimidir. Bu idrarın oluşma sebebi ise kandaki toksik maddelerin böbrekte temizlenmesidir.
Toksik maddelere ek olarak vücutta bulunan su fazlası da böbrekte filtrelenir ve vücuttan dışarıya atılır. Bu fonksiyonlarına ek olarak, kandaki asit baz dengesi olumsuz şekilde değiştiğinde böbrekler devreye girerek fazla asidi vücuttan uzaklaştırabilir. Böbrek fonksiyonları yerinde olup sorunsuz şekilde çalıştığında vücuttaki kan böbreklere yaklaşık 300 kez ulaşır ve filtrelenir. Dolayısıyla böbrekler vücuttaki dengenin düzenli şekilde işlemesi için hayati bir öneme sahiptir.
Kişi eğer böbreklerinde bir sorun olduğunu fark ettiyse ya da yukarıda sıralanan belirtilerden birkaçına sahipse bir Nefroloji doktoruna başvurmalıdır. Nefroloji doktorları, böbrek yetmezliğine ek olarak albumin, böbrek iltihabı ve idrar yolu enfeksiyonu gibi böbreği ilgilendiren diğer hastalıkları da takip etmektedir. Böbrek yetmezliği tedavisinde ise bu alanda uzmanlaşmış Nefroloji doktorlarının tercih edilmesi oldukça büyük öneme sahiptir.
Böbrek yetmezliği, erken aşamalarda tespit edildiği takdirde önlenebilen ve ilerleme hızı yavaşlatılabilen bir hastalıktır. Ancak geç tanı konan ya da tedavi edilmeyen vakalarda ise süreç çok daha zorlu bir şekilde ilerleyebilir. Böylelikle kişinin böbrek fonksiyonları tamamen işlevini yitirebilir, kişi diyalize ve böbrek nakline kadar ilerleyen bir süreç yaşayabilir.