Varis, cildin altındaki toplardamar genişlemeleri olarak tanımlanır. Derinin hemen altında mavi renkli, genişlemiş ve bükülmüş bir şekilde görülen varis, ilk dönemlerde genellikle estetik bakımından rahatsızlık yaratır ancak daha sonraki süreçte ağrıya sebep olabilir.
Damarların genişlemesi, vücutta şişliklerin görülmesine yol açar. Fakat varis bulgularının artmasıyla büyük damar paketleri ve damar çatlamaları dahi görülebilmektedir. Varislerin görülme sıklığı, yaşın ilerlemesiyle birlikte artış gösterir.
Varisler, erkeklere nazaran kadınlarda daha sık görülür. Kalıtsal olarak ailesinde bu problemi yaşayan kişiler de aynı şekilde risk grubundadır. Bu nedenle bu kişilerde de yaygın şekilde görülür. Bunların haricinde gebelik, uzun süre ayakta kalma durumu, aşırı kilo, menopoz, toplardamar tıkanıklığı ve toplardamarlarda bulunan kapak yetersizliklerinden muzdarip kişilerde bu durumun görülme olasılığı daha fazladır.
Toplardamar kapakçığında yetmezlik oluşmasıyla, kan devamlı olarak geriye çekilir ve göllenir. Bundan dolayı damarda basınç artışı ve şişlik meydana gelir. Zaman geçtikçe bu genişleme artmaya devam eder ve kıvrılmalar oluşur.
Varis oluşumunda etkili olabilecek bazı faktörleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:
Varis, etkilediği bireylerde bazı belirtilerle kendini gösterir. Bu belirtileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Hastalığın evreleri ve bu evrelerde görülen şikayetler genellikle şu şekildedir:
Toplardamarda meydana gelen kapak hasarları ile birlikte aşağı yönlü basınçlı kan akımı (Venöz Yetmezlik), farklı boyutlarda varislere yol açabilir. Bazı bilimsel makalelerde farklı varis sınıflandırmaları mevcuttur. Ancak genel olarak üç varis tipinin varlığından söz edebiliriz. Bu varis tipleri şu başlıklar altında açıklanabilir:
Deride kabarıklığa yol açmayan, çapları 1-2 mm’den küçük ve kırmızı-mor renkte olan bu varisler, ekseriyetle kılcal damar çatlaması sonucu ortaya çıkar. Görünüş olarak örümcek ağını andıran bu varis tipine, hamile ve hormon kullanan genç kadınlarda yaygın olarak rastlanır.
Deride hafif kabarık olarak görülen mavi renkli bu varis tipi, genellikle diz arkası ve ayak bileği çevresinde kendini gösterir.
Deride oldukça kabarık görünmekle beraber yeşilimsi bir renge sahip olan bu varis tipi, çap bakımından 4-15 mm arasında değişir. Varis belirtilerinin tamamını taşıyan büyük toplardamar varisleri, bacak bölgesindeki safen ven adı verilen büyük toplardamar yetmezliği sonucunda meydana gelir.
Varis teşhisi genel olarak yapılan muayene sonrası koyulur. Fakat hastalığın tedavisinde kullanılacak yöntemi belirleyebilmek için Doppler inceleme de yapılır. Doppler, ilaçsız bir inceleme yöntemidir. Ultrason benzeri olan bu yöntem ağrısız ve yan etkisizdir. Ayrıca herkese rahatlıkla uygulanabilir. Bu inceleme sayesinde; damarların çapı, damarda bulunan kapakçıkların fonksiyonları, damardan geçen kan hareketleri ve derin damar konusunda önemli doneler elde edilebilmektedir.
Varis, ilk dönemlerde bireyleri görüntü olarak rahatsız eder. Ancak daha sonraki dönemlerde bacak bölgesinde şiddetli ağrı ve toplardamarda iltihaplanma gibi sonuçlara yol açabilir. Hatta varisin yırtılıp kanaması ve varis içinde pıhtı oluşmasıyla beraber akciğerlere pıhtı atması gibi sıkıntılar da söz konusu olabilmektedir.
Varis oluşumunu önlemek için yaşam tarzınızda birtakım değişiklikler yapabilirsiniz. Size bu konuda faydası olabilecek durumları genel çerçevede şu şekilde sıralayabiliriz:
Varis tedavisinde en geleneksel metot, varisli damarın çıkarılmasıdır. Lakin bu tedavi yöntemi zahmetli olmakla beraber iyileşme sürecinde de uzamaya neden olur. Bu yöntemin haricinde Damar Skleroterapisi, bir başka tedavi yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Ancak bu tedavi yönteminde de varisin nüks etme olasılığı vardır.
Bir başka tedavi yöntemi olarak öne çıkan lazerle varis tedavisinde, damar içine bir katater yerleştirilir ve varisli damar lazer ışını yardımıyla yakılır. Diğer bir varis tedavi metodu olan Radyofrekans yönteminde ise yine kateter kullanımı söz konusudur. Bu yöntemde kateter aracılığıyla varisli damara radyo dalgaları gönderilir. Bu aşamada oluşan ısı, varisli damarı yakar. Bahsi geçen tedavi yöntemleri esnasında lokal anesteziye başvurulduğunu belirtmekte fayda vardır. Ayrıca hastaların, bu tedavi yöntemlerinden hemen sonra taburcu olmaları mümkündür.
Görüldüğü gibi, varis tedavisinde hem cerrahi hem de cerrahi dışı tedavi yöntemleri uygulanabilmektedir. Bu yöntemlerin uygulanma prensipleri ise genel olarak şu başlıklar altında açıklanabilir:
Varis ameliyatının temelde dayandığı disiplin, sorunun yaşandığı damarın tespit edilmesiyle birlikte, ayak bileği ve kasığa atılan küçük kesiler ile damar uçlarının bağlanarak çıkarılmasıdır. Genellikle anestezi altında uygulanan bu yöntem, uzun yıllardır gerçekleştirilen klasik bir tedavi yöntemi olarak öne çıkar.
Varis tedavisi söz konusu olduğunda, lazer yöntemi de uygulanabilecek yöntemler arasındadır. Bu uygulamada, kateter ile damara lazer enerjisi gönderilir. Bilhassa kılcal damar varislerinden muzdarip hastalara uygulanan bu yöntem, kılcal damarların yakılmasını veya büyük damarlarda damarın içeriden yakılmasını hedefler. Genelde tümesan anestezi altında uygulanır. Bu yöntem sayesinde varisli damarlar zaman içerisinde küçülür ve kaybolur.
Tedavi için özellikle de son yıllarda başvurulan yöntemlerden biri radyofrekans yöntemidir. Radyofrekans yöntemi, genel veya lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Ultrasonografi kılavuzluğunda uygulanan bu işlemden sonra, ağrı ve morarma baş gösterebilir. Bu yöntem uygulandıktan sonra, verilen egzersiz programları da aksatılmamalıdır.
Yapıştırma yönteminde, varisli damara kateter yardımıyla girilir. İşlem lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Kanama ve morarma gibi komplikasyonlar görülmez. Ayrıca hasta, rutin yaşamına hızlı bir şekilde geri dönebilir.
Skleroterapi, aynı zamanda iğne tedavisi olarak da bilinir. Bu yöntemde, iğne aracılığıyla damar içerisine bir ilaç iletilir. İlacın yetmezlikli damarı dondurup etkisiz hale getirmesi amaçlanır. Fakat bu yöntem ana damarlara değil, sadece yüzeysel kılcal damarlara uygulanabilir.
Köpük tedavisi ise güncel varis tedavileri arasında en sık başvurulan yöntemdir. Bu tedavi yönteminde, yine skleroterapide kullanılan ilaç kullanılır. Ancak bu defa, söz konusu ilacın hava ile teması sağlanır ve köpürtülür. Akabinde köpürtülen bu ilaç yetmezlikli damara enjekte edilir.
Köpük tedavisinin iğne tedavisinden farkı, çok daha az miktarda ilaç kullanılması ve geniş damarlarda daha çabuk bir etki sağlamasıdır. Damar içerisine verilen ilaç damarı dondurur ve etkisiz hale getirir.
Genellikle evde varis tedavisi arayanlar, egzersizlere ve çorap kullanımına başvurur. Varis çorabı kullanımı, tedavi sürecinde sağladığı destekleyici etki ile sıkça önerilir. Ancak varis çorabını mutlaka doktor kontrolünde kullanmak gerekir. Bu çorabın gün içerisinde sürekli kullanılmasına ve ayrıca sabahları yataktan kalkmadan evvel giyilmesine dikkat edilmelidir.
Varisli damarlar büyük oranda iyi huyludur. Fakat C2 ve üstü evrelerde, bacakta gelişen dolaşım bozukluğundan kaynaklanan ciddi problemler söz konusu olabilir. Bu noktada hastalar şu gibi olumsuzluklarla karşılaşabilir;
Bu gibi durumlar ne yazık ki yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Özellikle ileri yaştaki hastalarda küçük çarpmalarla bile ciddi kanamalar meydana gelebilir. Yine tedavi edilmezse, damar içinde pıhtı oluşabilir. Bu duruma tromboflebit adı verilir. Ayrıca tedavinin yapılmaması, ülserlere ve bu ülserlerin neden olacağı enfeksiyonlara sebebiyet verebilir. Hatta nadiren de olsa, ülserler kansere dönüşebilir. Dolayısıyla varisler ciddiye alınmalı ve tedavi için geç kalınmamalıdır.
Eğer varisten dolayı şikayetiniz varsa, Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü'ne başvurabilirsiniz.
Ne yazık ki varisin kendi kendine geçmesi mümkün değildir. Bu nedenle tedavi için mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Eğer bacakta bir kızarıklık, şişlik veya üzerine basamama gibi durumlar söz konusuysa, varis tehlikeli seviyeye gelmiş demektir. Bu tip durumlarda acilen tedaviye başlanması gerekir.
Uzun süre ayakta duran kişilerde varis gelişimi söz konusu olabilir. Ancak yürümek doğrudan varis oluşumuna sebep olmaz. Ayrıca koşu ya da halter kaldırma gibi ağır sporları yaparken dikkatli olmak gerekir. Zira damarlar, bu tip zorlu aktivitelerde stres altına girebilirler.
Kilo vermek, damarlarda gelişen ek yükü ve basıncı azaltır. Dolayısıyla kilo vermenin faydası olacaktır. Fakat varisin kilo verince gideceğini söylemek doğru değildir. Mutlaka tedavi için uzman bir sağlık kuruluşu ile iletişime geçilmelidir.
Tedavi için lazer, skleroterapi ve ameliyat gibi birçok yöntem uygulanmaktadır. Ancak cerrahi müdahale, varislerin tedavisinde başvurulan en son tercihtir.