Pankreas kanseri, teşhis edilmesi güç ve tedavi edilmesi zor bir kanser bir kanser türüdür. İstatistiki verilere göre pankreas kanseri dünyadaki en ölümcül dördüncü kanserdir. Pankreasta yer alan hücrelerin mutasyon geçirerek vücudun kontrolü dışında bozulmaya ve çoğalmaya başlamasıyla pankreas kanseri oluşur. Bu mutasyonların sonucu olarak pankreasta kitle oluşumu görülür, normal sağlıklı hücreler ise ölmeye ve fonksiyonlarını yitirmeye başlar.
Erken teşhis edilip tedavi edilmediği takdirde bu mutasyonlu kanser hücreleri pankreasın yanında bulunan diğer organlara sıçrayabilirler. Pankreas kanseri genellikle ekzokrin hücrelerinin bulunduğu kısımda meydana gelir. Bu durum tıp dünyasında adenokarsinom (ekzokrin kanseri) olarak bilinir.
Kimi hastalarda ise pankreas kanseri nadir olarak adacık hücrelerinde oluşmaya başlar. Bu türe ise “endokrin kanseri” adı verilmektedir. Bu durumda kanser, pankreasın hormon üretme işlevine sahip olan kısmında veya nöroendokrin hücrelerinde ortaya çıkmaktadır. Pankreas kanseri tedavisine yönelik gelişen teknolojiye rağmen henüz işe yarar bir ilaç tedavisi yoktur. Bundan dolayı, pankreas kanserinin tedavisi için genellikle cerrahi operasyona başvurulmaktadır. Hastanın yaşı ve hastalığın erken teşhis edilmesi tedavi için çok önemli bir faktördür.
Pankreas kanserinin nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Henüz bu konuya dair net bir bilgi mevcut değildir. Ancak pankreas kanserine yakalanma riskini artıran çeşitli faktörler vardır. En önemli faktör olarak yaşlılık öne çıkmaktadır. Pankreas kanseri 50'li yaşlardan başlayarak genellikle 60 yaş üstü insanlarda ortaya çıkar.
Sigara kullanmak, şeker hastalığı (diyabet), kişinin pankreas kanserine genetik yatkınlığı (BRCA2 mutasyonu), Lynch veya Peutz Jeghers Sendromu, ailede pankreas kanseri olması ve obezite (aşırı kilo) gibi durumlar pankreas kanserinin sebepleri arasında sayılabilir. Zira bu tip durumlar, hastalığa yakalanma riskini bariz bir şekilde artırmaktadır. Ayrıca bilhassa bu kansere genetik yatkınlığı olduğu tespit edilen kişilerin sık sık kontrol yaptırması gerekmektedir. Zira her kanserde olduğu gibi pankreas kanserinde de erken teşhis hayati önem taşımaktadır.
Pankreas kanseri 4 evre olarak bilinse de aslında 5 evreden oluşmaktadır. Tedavi şekli hastanın hangi evrede olduğuna göre değişiklik gösterecektir.
4. evre, kanserin vücuda yayılımının en fazla arttığı ve hastalığın en ciddileştiği dönemdir. Eğer kişiye 4. Evre pankreas kanseri tanısı konmuş ise, bu hastalığın vücudun diğer organlarında da yayılım gösterdiği anlamına gelir. Bu aşamada tedavi için artık çok geçtir. Pankreas kanseri evre 4’de yaşam süresi 3 ile 6 ay arasında farklılık göstermektedir. Bu süre aralığı kişiden kişiye farklılık göstermektedir ve kesin bir zaman aralığı vermek güçtür.
Pankreas kanserine yakalanan ya da yakalanma ihtimali bulunan kişilerin en çok merak ettiği konulardan birisi son evrede kurtulma şansı olup olmadığıdır. Pankreas kanseri, bilindiği üzere kanser türleri arasında en hızlı yayılım gösteren kanserdir. Pankreas kanseri tanısı konulduktan sonra kişinin hayatta kalma oranı %5’lik kesimde 5 yıl olarak tahmin edilmektedir. Eğer tanı son evre olan 4. Evrede konmuşsa kişinin hayatta kalabilme oranı çok düşüktür. Bu kişiler genellikle çeşitli komplikasyonlara bağlı olarak 3 ile 6 ay arası bir sürede hayatlarını kaybetmektedir.
Pankreas kanseri genellikle ilk evrelerde pek belirti göstermeyen, sinsi bir kanser türüdür. Pankreas kanserinin belirtilerine baktığımızda nadir görülen diyabet (şeker hastalığı), ishal ve depresyon belirtileri göze çarpmaktadır. En çok görülen belirtiler ise mide bulantısı, iştah kaybı, ani kilo kayıpları, sarılık, midede ağrı hissidir. Pankreasın baş kısmında olan kanser ilk aşamalarda kendisini sarılık ve dışkıda açık renk olarak gösterir. Gövde ve uç kısımlarına yayıldığında ise genellikle sırta vuran bir ağrı ortaya çıkar. Pankreas kanserinin en yaygın görülen belirtileri ise şu şekilde sıralanabilir:
Kronolojik olarak sıralandığında genellikle ilk olarak karnın üst bölgesinde bir rahatsızlık hissi ve genel olarak bir iştahsızlık görülür. Ayrıca bu belirtileri şişkinlik ve hazımsızlık takip eder. Bu aşamada genelde kanser çoğu hasta tarafından fark edilmez; zira sıradan bir mide hastalığına benzemektedir. Kimi durumlarda hastalarda aniden diyabet ortaya çıkabilir, bu da kişide pankreas kanseri olma ihtimalini artıran ve kesinlikle doktora danışılması gereken bir durumdur. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde karın ağrısı şiddetlenir ve sırta vurmaya başlar, sarılık ve kilo kaybında da artış görülür.
Pankreas kanserinin en zor ve yıkıcı belirtileri kendini son evrede göstermektedir. Bu da hastalığı sinsi ilerleyen bir duruma sokar. Son evrede mide bulantısı, iştahta azalma ve sarılık gibi belirtiler önde gelir. Kanser, pankreasın baş bölgesinde ise dışkı sırasında beyaz sıvılar görülebilir. Ayrıca son evre sırt bölgesinde ciddi ağrılara yol açar. Pankreas kanserinin son evresinin belirtileri aşağıda verildiği gibidir:
Pankreas kanseri, ilk başlarda sıradan bir mide ağrısı veya karın ağrısı olarak kendini gösterebileceği için ilk aşamalarda tespit edilmesi zor olan bir kanser türüdür. Bu nedenle, pankreas kanseri şüphesi olan hastalarda doktor tarafından çeşitli tetkikler istenebilir. Pankreas kanserin teşhisi için başvurulan yöntemler ise şu şekilde sıralanabilir:
Pankreas kanserinin tedavi yöntemi, kanserin özelliğine ve hangi evrede olduğuna göre belirlenir. Erken teşhis pankreas kanseri tedavisinde büyük önem arz etmektedir. Yaş, sağlık durumu, diğer organların sağlığı da dikkate alınır. Pankreas kanserinde cerrahi tedavi, sistemik tedavi (kemoterapi ve bağışıklık sistemini güçlendiren tedaviler) ve radyoterapi seçenekleri mevcuttur.
Sözü edilen tedavi yöntemleri hastalığın ilerlemesine ve türüne bağlı olarak birbirleriyle kombine bir şekilde kullanılabilirler. Pankreas kanseri başka bölgelere yayılmadan teşhis edilebilirse ve hastanın durumu cerrahi müdahaleye uygunsa kontrol altına alınabilir.
Ancak kanser geç tespit edilmişse ve yayılım göstermişse, kanserin getirdiği zararları ve olumsuz semptomları azaltmaya yönelik hafifletici tedaviler uygulanır. Bunun yanında Pankreas kanserinde tümörlü yapının pankreasa komşu olan ana kan damarlarına sıçradığı durumlarda ameliyat yöntemine başvurulmaz.
Tümörün pankreasa yayıldığı durumlarda cerrahi müdahaleler yaparak tümörün çıkarılması mümkündür. Kimi hastalarda pankreasın tamamen alınması gerekir. Pankreasın tamamen çıkarıldığı hastalar yaşamları boyunca insülin ve benzeri pankreas tarafından salgılanan enzimleri dışarıdan almak durumunda kalırlar.
Eğer pankreas kanseri sebebiyle meydana gelen mutasyonlu hücreler pankreasın baş kısmındaysa, Whipple yöntemi olarak adlandırılan prosedür uygulanarak, pankreastaki doku ve tümörlü bölge hastadan çıkarılabilir. Whipple ameliyatında safra kesesi ve safra kanalının bir bölümü, pankreas yakınlarındaki lenf yolları, pankreasın baş veya gövde kısmı, ince bağırsağın (duodenum bölümü) ve midenin birer bölümü alınabilir.
Sonuç olarak Whipple ameliyatı ile gerekirse onikiparmak bağırsağının tamamı, safra yollarının pankreasa komşu bölümü, midenin bir kısmı ve pankreasın baş kısmı alınmaktadır. Pankreasın geri kalan kısmı ise mide ile bağlanır. Bunun yanında safra kanalı ile ince bağırsak arasında direkt bir bağlantı kurulur. Bu operasyonun en önemli ve uğraş isteyen yanı hastadan alınan organ ve dokuların birbirleriyle olan koordinasyonlarının komplikasyonlara mahal vermeyecek şekilde sağlanmasıdır.
Pankreatikoduodenektomi olarak da bilinen Whipple yöntemi pankreas kanserinin tedavisinde en sık kullanılan yöntemdir. Teknik olarak zor bir iş olan Whipple yöntemi için bu alanda uzmanlaşmış olan doktorlara danışmak faydalı olacaktır. Uygun teçhizatı olmayan küçük kliniklerde veya konuyla ilgili tecrübesi olmayan doktorlar tarafından yapıldığında %15-20 civarında başarısızlık oranına sahiptir. Whipple yöntemi konusunda tecrübeli olan kurumlarda ise bu ameliyatlardaki risk oranı yaklaşık üç kat azalır. Pankreas kanserinin ileri evrelerinde tümörler yakındaki kan damarlarına da sıçramış olacağı için Whipple prosedürü bu hastalar için uygun olmayacaktır.
Dalak, pankreas kuyruğu ve pankreas gövdesinin bir kısmının hastanın vücudundan alınma işlemidir. Asıl olarak nöroendokrin tümörlerin tedavisinde uygulanan bir metottur. Bu operasyonla dalak vücuttan alınacağı için kişinin bağışıklık sistemi zayıflayacaktır ve ileride oluşabilecek hastalık risklerini azaltmak için çeşitli aşılar ve ilaçlar doktorunuz tarafından önerilecektir.
Bu operasyon ile pankreasın ve dalağın tamamı alınır. Ancak pankreasın tamamen alınması hasta için genellikle başka büyük zorluklar oluşturacağından dolayı (dışarıdan sürekli insülin takviyesi gibi) bu yöntem pek tercih edilmemektedir.
Hastalık genelde geç aşamalarda fark edildiği için cerrahi yöntemlerle bu hastalığı atlatma şansı diğer hastalıklara kıyasla pek yüksek değildir. İlk 3 yıllık süreç çok dikkatle takip edilmelidir, hastalığın tekrarlama ihtimaline karşı düzenli olarak doktorla iletişime geçilmelidir. Ameliyat sonrası kişilerin günlük hayatlarında iyileşme görülebilir, ancak tedaviye vücudun vereceği cevap birçok farklı değişkene bağlıdır.
Erken dönemde teşhis edilen pankreas kanserinde ameliyat sonrası daha olumlu sonuçlar alındığı saptanmıştır. Kesinlikle vücutta kötü hücrelerin oluşumuna sebep verecek olan sigaradan uzak durulmalı ve alkol tüketilmemelidir. Söz konusu bireyler; ameliyattan sonra kanserin tekrarlama riskini en aza indirmek ve bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için düzenli ve sağlıklı beslenmeli, fazla kilo almaktan kaçınmalı ve hayatlarındaki stres faktörünü mümkün olduğunca azaltmalıdır.
Kanser hastalığını yenmek için uygulanabilecek kesin bir beslenme tablosu bulunmamaktadır. Kanser hastalarının bazı gıdaları tüketmesi vücudu güçlendirerek tedaviye destek olmaktadır. Bunun için öncelikle et ve katı yağ tüketiminden kaçınılmalıdır. Kullanılacak olan yağlar mutlaka zeytinyağı olmalıdır. Harici yağlar tüketilmemelidir.
Ev yapımı yoğurt ve kefir tüketmek bağışıklığı güçlendirecektir. Katkı maddesi içeren hiçbir ürün ise tüketilmemelidir. Pirinç, patates, mısır ve makarna gibi unlu mamullerin tüketiminden ise uzak durulmalıdır. Bu bakımından beyaz ekmek tüketimi de tavsiye edilmemelidir. Şekerli gıdalar da uzak durulması gereken gıdalar arasındadır.
Bazı kanser türlerinin yapıları gereğince anlamlandırılmaları zordur. Her ne kadar tahmin etmeseniz bile beklenmedik bir zamanda ortaya çıkabilir. Yine de her türlü kansere karşı birtakım önlemler almak mümkündür. Ancak bu önlemlerin kanser başlamadan değil, özellikle kanser başlamadan önceki süreçte alınmaları hayati önem taşır. İlgili önlemlerin hayat tarzı haline getirilmesi ise alınacak olan önlemin etkisini arttırmaktadır. Ancak yine de unutulmamalıdır ki kansere karşı tek başına etkili olabilecek hiçbir önlem yoktur.
1.) Sigara Kullanımı: Sigara, vücuda en çok zarar veren zararlı alışkanlıklardan birisidir. Kullanımı birçok organ yetersizliğine neden olabileceği gibi kansere de neden olabilir. Sigarayı bırakmak hem kendi hem sağlığınız hem de aile ve toplum sağlığı için çok önemlidir.
2.) Fazla Kiloları Vermek: Fazla kilolar birçok sağlık sorununa yol açan unsurlardan birisidir. Bu nedenle hayat boyu fazla kilo alımından kaçınmak gerekir. Ancak herkesin ideal kilo aralığı farklıdır. Fazla kilo almak gibi fazla kilo vermek de vücut için iyi değildir. Bu nedenle vücut ağırlığı dengede tutulmalıdır. Bunun için işlenmiş, fazla yağlı ve tuzlu gıdaların tüketiminden kaçınmak gereklidir. Bütün bunları desteklemek için spor yapmayı atlamamak da önemlidir. Fazla kiloları spor ile vermek vücudun dinç kalmasına yardımcı olacaktır.
3.) Şeker ve Tatlıdan Uzak Durmak: 2006 yılında, American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan bir araştırmada diyet alışkanlıkları bakımından takip edilen 80 bin kişinin 131’inde pankreas kanseri geliştiği görülmüştür. Özellikle çaya ve kahveye normalden fazla miktarda şeker koyan kişilerde bu risk daha yüksektir. Bu da sağlıklı beslenmenin önemini yeniden vurgulayan bir etkendir.
Cancer Epidemyology dergisinde 2010 yılında yayımlanan bir makalede ise Singapur’da yaşayan 60 bin kişi tam 14 yıl boyunca takip edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, günde iki bardak kola ve benzeri gazlı ve şekerli içecekleri tüketen kişilerin %87 oranında daha fazla pankreas kanserine yakalandığı görülmüştür. Bu nedenle gazlı ve şekerli içecekler ve gıdalar mümkün olduğu kadar az tüketilmelidir. Bu içeceklerin vücuda hiçbir katkısı olmadığı gibi sağlıklı besinlerin vücuda sağlayacağı faydanın önünü kesmektedirler.
4.) Fazla Alkol Tüketiminden Kaçınmak: Alkol fazla tüketildiğinde aynı sigara gibi vücuda ciddi hasar veren bir etken haline gelir. Özellikle haftada bir iki günden fazla içiyorsanız aldığınız alkol miktarına dikkat etmelisiniz. Fazla alkol tüketimi birçok hastalığa neden olduğu gibi pankreas kanserine de neden olabilmektedir.
5.) Kimyasallardan Uzak Durmak: Bazı kişiler işleri gereği kimyasallara diğer insanlardan daha fazla maruz kalmaktadır. Özellikle tozlu dumanlı, kimyasalların ve toksik maddelerin bol bulunduğu fabrika gibi ortamlarda çalışan kişiler gün boyu pankreas kanserine neden olabilecek etkenle karşı karşıya kalırlar. Bu bir işlerde çalışan kişiler mümkünse iş değiştirmelidir. Kimyasallar kansere neden olan etkenlerin başında gelmektedir. Evi bu tür alanlara yakın olan kişiler de aynı şekilde risk altındadır. Bu kişiler mümkünse ev değiştirmeli, bu sağlanamıyorsa ise camlar gün boyu açık tutulmamalıdır.
6.) Her Gün Düzenli Olarak Spor Yapmak: Spor, vücut sağlığını koruyan en önemli unsurların başında gelmektedir. Öyle ki düzenli bir spor programına sahip olan ve bunu uygulayan kişiler diğer insanlara göre çok daha az hastalanmaktadır. Hareketsiz yaşam ve beraberinde gelen fazla kilo alımı pankreas kanseri bakımından risk teşkil eder. Ancak yapılacak olan spor kişinin fiziksel durumuna göre seçilmelidir. Kişi, ağır spor yapacak durumda değilse yoga ve pilates gibi sporlara yönelebilir.
7.) Safra Kesesini Aldırmamak: Safra kesesinde bazen küçük taş ya da polip oluşumu görülebilmektedir. Fazla şikayet olmadığı takdirde bunların alınması pek tercih edilen bir çözüm yolu değildir. Safra kesesini aldıran kişilerde pankreas kanserine yakalanma oranı artmaktadır.
8.) Et ve Katı Yağ Tüketimini İyice Azaltmak: Fazla et ve katı yağ tüketimi pankreas kanseri için risk teşkil eden bir durumdur. Bu nedenle ailesinde pankreas kanseri olan kişiler bunların tüketimini olabildiğince azaltmalıdır. Eğer yemeğe yağ gerekiyorsa bunun için katı yağ değil, bitkisel yağlar tercih edilmelidir. Et tüketimi ise her gün olmamak şartıyla az miktarda aylık olarak tüketilebilir. Yine de bunun için öncelikle bir doktora danışılması en iyi yoldur.
9.) Hepatit B Aşısı Olmak: Hepatit B, kişiyi hasta ettiği takdirde vücutta birçok yıkıma neden olan bir sorundur. Ancak Hepatit B aşısı ile bu sorun ortadan tamamen kaldırılabilir. Bu nedenle pankreas kanserine önlem olarak aşı programları ihmal edilmemelidir.
10.) Genetik Test: Özellikle ailesinde ikiden fazla pankreas kanseri öyküsü olan kişiler mutlaka kendileri için genetik test yaptırmalıdır. Bu da kişide mutasyon olup olmadığını tespit eder. Pankreas kanseri, sinsi ilerleyen bir hastalık olduğundan vücutta oluşması durumuna erken teşhis hayat kurtarmaktadır.
Pankreas, karnın arka kısmında bulunan ve yaklaşık 14-15 cm uzunluğu olan bir organdır. Onikiparmak bağırsağı, karaciğer ve kalın bağırsağın hemen yanında olan ve vücut içerisinde çok mühim görevleri olan bez formunda bir organdır. Pankreas organı salgıladığı enzimlerle sindirim sisteminin doğru çalışmasına etki etmekte ve yiyeceklerden elde edilen glukozun kandaki seviyesini kontrol etmektedir.
Pankreas aynı zamanda insülin ve glikojen üretir. Bu hormonların kana karışmasını sağlar ve böylelikle kan şekerini düzenler. Bununla birlikte, hayati ölçüde önemli sindirim enzimlerini salgılayan organdır. Pankreas besinlerdeki karbonhidrat, yağ ve proteinleri ayrıştırır ve bunların vücutta enerjiye dönüşerek depolanmasını sağlar.
Pankreas kanseri genellikle yaşı ilerleyen kişilerde görülür. Ayrıca spesifik bir yaş aralığı vermek gerekirse, daha çok 60 yaş üstü kişilerde görülmektedir.
Kaşıntı, pankreas kanserinde en erken ve en sık görülen belirtilerden birisidir. Bu durum birçok hastada şikayete neden olarak rahatsızlık verici boyutlara ulaşabilir. Direkt bilirubininin ciltte toplanması ile kaşıntı şikayeti meydana gelir. Bu da birçok kişinin bir hekime danışmasına neden olur.
Pankreas kanseri iyileşme evresi herkese farklı bir şekilde etki eder. Bu konuda net bir şey söylemek olası değildir. İyileşme süresi ise ameliyat yapıldıysa bunun zorluğuna göre de değişebilmektedir. Ancak hastaya Whipple ameliyatı yapıldıysa, kişinin ameliyattan sonraki 6 ay içerisinde kendisini toplaması ve bazı şikayetlerinin azalması beklenir.
Fitoterapi bilimi; kemoterapi, radyoterapi ve immünoterapi gibi modern tedavi yöntemlerinin etkisi artıran bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi, yan etkileri minimalize ederek kanser tedavisine yardımcı olmaktadır. Fitoterapi ve modern tıbbın birlikte uygulanması ile her yıl binlerce kanser hastası tedavi edilebilmektedir.
Fitoterapi sayesinde Pankreas Kanseri başta olmak üzere, Akciğer Kanseri, Mide Kanseri, Prostat Kanseri, Bağırsak (Kolon) Kanseri, Karaciğer Kanseri, Meme kanseri vb. gibi kanser türlerinin tedavisi desteklenebilmektedir. Fitoterapi tıbbi bilimler ile kanser gibi hastalıkların etkisini azaltmayı amaçlar. Fitoterapinin kanser tedavisinde kullanılmasının 5 amacı bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla aşağıda verildiği gibidir:
Bitkisel pankreas kanseri tedavisi anında sonuç vermeyen bir süreçtir. Hiçbir bitkisel tedavi kanseri direkt olarak tedavi edemez. Kanser tedavi süresi 6-12 ay arasında hastanın sağlık açısından ne durumda olduğuna ve kanserin türüne göre değişmektedir. Bazı hastalarda kanserli hücreler ilke 4 ay kadar bir sürede ortadan kalkabilir. Ancak her hastada durum bu şekilde değildir. Bazı hastalarda iyileşme süresi 12 ayı bulabilmektedir.
Kanserli hücreler yok olduktan sonra düşük dozlarda bitkisel destek alınabilir. Bu önerilen bir durumdur. Desteğe devam edilmesinin önerilmesinin nedeni metastazların önüne geçmektir. Kemoterapi ve radyoterapi pankreas kanserinde en çok başvurulan tedavi yöntemlerindendir. Ancak bunlar sıklıkla kanser kök hücresini yok etmek için yeterli gelmeyebilir. Yok edilemeyen kanser hücresi ise farklı organlara geçerek orada yıllarca bekleyebilir.
Bu süre ardından güçlenen kanser hücresi, kanser hücreleri üretmeye başlar. Kanser hücreleri nüks etmeleri durumunda ilk hallerine göre çok daha saldırgan ve güçlü bir yapıya ulaşırlar. Bu kanser hücreleri bu nedenden ötürü radyoterapi ve kemoterapinin etkilerine karşı daha dayanıklı bir yapıya sahiptir. Bu tür kanser hücreleri ile tedavide bitkisel tedaviden destek almak önerilen bir yöntemdir.