Sinüzit hastalığı hakkında detaylı bilgi edinmeden önce kelimenin kökenine inmek gerekir. Latincede ‘’sığ boşluk’’ anlamına gelen sinüsler, toplamda 4 çift olup arasında bulundukları kemiklere göre adlandırılır. Baş bölgesinin ön kısmını oluşturan frontal kemiğin içerisinde frontal sinüsler yer alırken, burun kısmının her iki yanında elmacık kemiklerine yakın olan maksiller sinüs bulunur. Bunlara ek olarak, vücudumuzda sfenoid sinüs ve etmoid sinüs de bulunmaktadır.
Yüz kemikleri ve kafatasının içine yerleşmiş boşluklar olarak tanımlayabileceğimiz sinüsler, solunum yolu hücreleriyle döşelidir. Sinüslerin; solunan havayı nemlendirme, ısıtma, mukus salgılama, yabancı partikülleri tutma ve bakterilerin çoğalmasını engellemek gibi fonksiyonları vardır. Sinüsleri örten hücre tabakasının iltihaplanması ise sinüzit olarak adlandırılmaktadır. Bu rahatsızlık söz konusu olduğunda, sinüs yapılarının ağız kısmında ödem ve tıkanıklık olur.
Alın bölgesinde ağrı, burun tıkanıklığı, yorgunluk, halsizlik, geceleri ağzı açarak uyuma ve horlama gibi sorunlara neden olan sinüzit; aynı zamanda bağırsak, mide ve akciğer rahatsızlıklarına da zemin hazırlar. Bu nedenle, bu rahatsızlıktan muzdarip bireylerin vakit kaybetmeden sinüzit tedavisi olmaları gerekir.
Bu bilgilerin haricinde, dört farklı sinüzit çeşidi mevcuttur. Bunları şu şekilde sıralayabilir ve açıklayabiliriz:
Akut sinüzit, kısa süreli sinüs iltihaplanmalarını ifade eder. Oluştuğu zaman kişide burun tıkanıklığı, elmacık kemiği, göz çevresi ve alında doluluk hissine neden olur. Meydana gelme sebebi genel olarak viral solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Ancak bu duruma her zaman virüsler neden olmayabilir. Bakterilerin ve mantarların da akut sinüzite neden olduğu bilinmektedir.
Bazı virüsler, özellikle akut sinüzite neden olmasıyla bilinir. Rhinovirüs, adenovirüs, influenza virüsü ve parainfluenza virüsü bu etkenlerdendir. Bu duruma neden olan mikroorganizmalar olarak ise streptococcus pneumoniae, haemophilus influenzae ve moraxella catarrhalis gibi bakteriler sayılabilir. Mantarlar nadiren akut sinüzite sebep olurlar. Ancak bağışıklık sistemi kötü olan kişilerde mantarlar akut sinüzite neden olabilmektedirler.
Enfeksiyon dışında gelişen bazı durumlar da akut sinüzite neden olabilirler. Bunların başında alerjik durumlar gelmektedir. Nazal polipler, geniz eti enfeksiyonları ve kistik fibrozis gibi genetik hastalıklar da bu durumun belli başlı nedenleri arasında gelir.
Bu sinüzit tipi, akut rinosinüzit rahatsızlığının en fazla 12 hafta boyunca devam eden hali olarak tanımlanır. Subakut rinosinüzit, en geç 12 hafta içerisinde ortadan kalkar.
Tekrarlayan akut sinüzit rahatsızlığında baş gösteren belirtiler 1 yıl içinde belirli aralıklarla devam eder. Ayrıca belirli aralıklarla ortaya çıkan bu belirtiler, en az 1 hafta boyunca devam eder. Tekrarlayan akut rinosinüzit, hastada dört veya daha fazla akut sinüzit atağının görülmesi olarak tanımlanır.
Sinüzit belirtilerinin 12 haftadan daha uzun süre devam etmesi durumuna kronik rinosinüzit denmektedir. Bu durum; enfeksiyon kaynaklı hastalıkların, yapısal faktörlerin ve iltihabi durumların birlikte gelişmesi ile meydana gelmektedir. Özellikle çevresel faktörler bu durumda oldukça etkilidir. Toz ve küf gibi alerjenler, sigara dumanı ve silya yapılarındaki fonksiyon kaybı bu duruma neden olabilmektedir. Ortak kulak enfeksiyonlarında ve astım durumunda da kronik sinüzit görülmektedir.
Kronik sinüzite neden olan etkenlerin başında saman nezlesi gelmektedir. Polen ve çeşitli kimyasallar da kronik sinüzite sebep veren alerjen faktörler arasındadır. İlgili faktörlerin bir araya gelmesi burun içi mukozasının iltihaplanmasına yol açarak sinüzit belirtilerini ortaya çıkarmaktadır. Solunum yollarında kronik bir iltihabın meydana gelmesi de astım hastalığında görülmektedir. Bu da bir diğer kronik sinüzit nedenidir. Mide asidinin yemek borusuna geri çıkması olarak bilinen reflü hastalığına sahip kişilerde de bu durum görülebilmektedir.
Kronik sinüzit tedavi edilmediği durumda başka sağlık sorunlarına da neden olmaktadır. Bunlardan bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
Sinüzit rahatsızlığına yol açan pek çok neden mevcuttur. Genellikle bireysel ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan sinüzit, hipertansiyon (yüksek tansiyon) ve romatizmadan daha fazla görülür. Yaşam kalitesini ciddi derecede olumsuz etkileyen sinüzit sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da kişiyi olumsuz etkilemektedir.
En sık görülen iki sinüzit nedenini ise kabaca şu şekilde sıralayabiliriz:
Bunların haricindeki sinüzit nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir:
Bunun yanı sıra uzun süre boyunca su altında kalan ve bunu sürekli hale getiren yüzücülerde de sinüzit ortaya çıkabilir. Zira yüzme ve uçak yolculuğu sırasında gelişen basınç değişiklikleri ostiumların kapanmasına neden olmaktadır.
Sinüs iltihaplanması anlamına gelen sinüzitin belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterir. İnsanlar, genellikle başı veya yüzü ağrıdığı zaman sinüzit oldukları varsayımında bulunabilirler. Lakin sinüzit çoğunlukla kendini ağrı ile göstermemekte; genel olarak burun tıkanıklığı, seste bozulma, burun akıntısı ve yüzde dolgunluk hissi gibi şikâyetlerle ön plana çıkmaktadır.
Sinüzit belirtilerini kabaca şu şekilde sıralayabiliriz:
Akut sinüzit gelişmesi durumunda kişilerde aşağıdaki belirtiler görülebilir:
İlgili belirtilerden 3 tanesinin kişide bulunması akut sinüzit tanısının konması açısından önem taşır. Özellikle koyu kıvamlı burun akıntısı ve sonrasında yaşanan burun tıkanıklığı, yüz bölgesinde ağrı ve dolgunluk hissi bu 3 belirtinin başında gelir. Kişide yalnızca baş ağrısı görülmesi akut sinüzit tanısı konulması için yeterli değildir. Aynı şekilde yüz bölgesinde yalnızca dolgunluk hissine sahip olmak da tanı için yeterli öneme sahip değildir. Akut sinüzit virüslere bağlı olarak geliştiyse durum 3-5 gün içerisinde iyileşme gösterir.
Ancak akut sinüzit belirtileri 10 gün ve daha uzun süre devam ediyorsa, bu durum ortada virüsten başka bir problemin olduğu anlamına gelir. Bu kişilerde sinüzit belirtileri bakteriyel bir enfeksiyon kaynaklı gelişmiş olabilir. Bakteriyel kaynaklı sinüzitin çocuklarda görülmesi durumunda ateş de belirtiler arasında görülebilir. Burun akıntısı su kıvamındayken ilerleyen günlerde koyulaşabilir. Bu durum çoğunlukla önceden geçirilmiş bir üst solunum yolu enfeksiyonu kaynaklı olarak oluşmaktadır.
Kronik sinüzit pek çok belirti ve bulguya yol açabilmektedir. Bu belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
Sinüzit belirtilerinin ortaya çıktıktan sonra uzun süre geçmesi ve bu duruma bir müdahalede bulunulmaması durumunda, kişilerde önemli sağlık problemleri gelişebilir. Uzun süreli sinüzitin neden olduğu sorunlardan birisi nefes alıp verme güçlüğüdür. Bu durumda vücut ihtiyaç duyduğu oksijeni yeteri miktarda alamaz. Bu durum da kişinin kendisini devamlı olarak halsiz ve yorgun hissetmesine sebep olur.
Siz de ''Sinüzit nasıl anlaşılır?'' sorusunun cevabını merak ediyorsanız, öncelikle rahatsızlığın evresine göre tanı yöntemlerinin değiştiğini bilmeniz gerekir. Örneğin akut sinüzit teşhisi, klinik belirtiler üzerinden yapılmaktadır. Akut sinüzit semptom ve bulgularına sahip bireylerin, bir sağlık kuruluşuna başvurmalarının ardından doktor tarafından yapılacak fizik muayene ile belirtilerin, viral mi yoksa bakteriyel bir etmen sebebiyle mi ortaya çıktığı anlaşılır. Böylece, tedavi sürecinde sinüzit ilacı olarak antibiyotik ilaçlardan yararlanılıp yararlanılmayacağı da belirlenmiş olur.
Akut sinüzit ile kendini gösteren semptomlar, minör ve majör olmak üzere iki gruba ayrılarak ele alınır. Majör kıstasları sayacak olursak; geniz akıntısı, koyu burun akıntısı, burunda tıkanıklık, yüzde dolgunluk hissi, koku-tat kaybı ve ateş. Diğer yandan kulak ağrısı, baş ağrısı, ağız kokusu, halsizlik, yorgunluk ve diş ağrısı ise minör kıstasları oluşturur. Doğru klinik teşhisin elde edilebilmesi için hastalık şikâyetiyle başvuran bireyde, en az 2 majör veya 1 majör kıstas ile beraber kendini gösteren 2 minör kıstasın varlığı aranır.
Akut sinüzit söz konusu olduğunda, genellikle radyolojik görüntüleme tetkiklerine başvurma gereği duyulmamaktadır. Ancak hastalığın seyrinin farklı geliştiği bazı durumlarda, doktor tarafından sinüs grafisi adı verilen bir radyolojik tetkik istenebilir. Sinüs grafisi sayesinde sinüslerde hava-sıvı seviyesinin görülebilir ve bu durum sinüzite işaret eder. Lakin bu radyolojik tetkik, sıkıntının kaynağının viral mi yoksa bakteriyel mi olduğuna dair bir bilgi içermez.
Tekrarlayan (rekürren) ve ağır ilerleyen akut sinüzit söz konusu olduğunda ise BT yönteminden (Bilgisayarlı Tomografi) faydalanılabilir. Bilgisayarlı tomografi sayesinde hava-sıvı seviyesi ve tıkanıklıkların tespiti yapılabilir. Şayet BT görüntülerinde sinüs içi mukozal dokuda 5 mm üzerinde bir kalınlaşma saptanırsa, bu bölgede iltihabi değişiklikler meydana geldiği bilgisi elde edilmiş olur. Ayrıca yine bu tetkik sayesinde, kemik yapılarına ilişkin diğer sıkıntıların tespiti de oldukça rahat bir şekilde yapılabilir.
Kronik sinüzit, akut sinüzite oranla daha az görülen bir durumdur. Kronik sinüzit teşhisi için gereken kriterler, akut sinüzit için kullanılan kriterler ile benzer niteliktedir. Kronik sinüzit tanısı için 12 haftadan daha fazla bir süredir devam eden akıntı (bilhassa koyu kıvamlı), burunda tıkanıklık, koku almada azalma, yüz ve diş bölgesinde ağrı gibi durumlardan en az iki tanesinin varlığı aranmaktadır. Bu semptomların yanı sıra kronik sinüzit tanısının kesin hale gelebilmesi için, nazal endoskopi veya bilgisayarlı tomografi gibi yöntemler aracılığıyla sinüslerin içerisindeki iltihaplanma belgelenmelidir.
Alerji kaynaklı ortaya çıkan kronik sinüzit durumlarında ise doktorlar tarafından genel alerji testleri istenebilir.
Akut sinüzit rahatsızlığından muzdarip hastalara, genellikle destek tedavisi uygulanır. Uygulanan destek tedavisinde asıl amaç, akut sinüzite yol açan semptomların kontrol altına alınmasıdır. Burun spreyleri, sıvı alımının artırılması ve nemlendiriciler, bu destek tedavisi içerisinde bulunan uygulamalardan bazılarıdır. Özellikle de günlük tüketilen su miktarını artırmak, sinüzit için uygulanacak doğal tedavi uygulamalarının başında gelir. Zira sıvı tüketimi, koyu kıvamdaki mukusu yumuşatır ve drenajı kolaylaştırır.
Alerjik sebeplerden kaynaklı akut sinüzit söz konusu olduğunda ise antihistaminik ilaçlara başvurulabilir. Akut sinüzit enfeksiyon kaynaklı ortaya çıktığında ise tedavi sürecinde antibiyotik ilaçlardan yararlanılabilir. Diğer yandan kronik sinüzitin tedavisine dair ortak kabul edilen bir tedavi planı ne yazık ki yoktur. Kronik sinüzitin tedavisi için tetikleyici etkenlerden uzak durmak, inflamasyonu azaltmak ve rahatsızlığın altında yatan bir enfeksiyon hastalığı mevcutsa, bunu ortadan kaldırmak gibi durumlar vardır. Kronik sinüzit tedavi planı da genellikle rahatsızlığın altında yatan asıl nedene bağlı olarak farklılık gösterir.
Şayet kronik sinüzitin altında yatan sebep alerjik durumlar ise tedavi sürecinde, alerjik reaksiyonu tetikleyen etkenlerin tespiti ve bu etkenlerden nasıl uzak durulabileceği üzerine yoğunlaşılır. Ayrıca bu hastaların tedavisinde antihistaminik ilaçlardan da yararlanılabilir. Medikal tedavi yöntemlerinden söz edecek olursak; 8-12 hafta boyunca burun içi steroid uygulamaları yapılır ve 3 hafta süresince antibiyotik ilaçlar kullanılır. Bu arada, burun açmaya yarayan dekonjestan spreyler kısa süreli kullanımlarda burun tıkanıklığının giderilmesine yardımcı olur, ancak uzun vadede daha kötü sonuçlara yol açabilir. Bu nedenle, burun açıcı dekonjestan spreyler kullanırken oldukça dikkatli olmak gerekir.
Medikal tedavi sonucu olumlu yanıt alınamayan kronik sinüzit durumlarında ise cerrahi operasyonlar devreye girebilir. Yapılacak cerrahi uygulamalar sayesinde, sinüs boşluklarının genişletilmesi ve drenajlarının artırılması mümkündür. Endoskopik olarak (kapalı yöntemle) gerçekleştirilen bu ameliyatlar, tıkanıklıkları gidermekle beraber sinüslerin tekrardan doğru şekilde havalanmasını sağlar. Kronik sinüzit rahatsızlığından muzdarip olan ve medikal tedavi sonucunda olumlu yanıt alınamayan hastaların yaklaşık %75’i cerrahi tedaviden olumlu sonuç almaktadır. Yapılan cerrahi operasyonların ardından, kronik sinüzit hastalarında bu sorunun tekrar ortaya çıkmasını önlemek için medikal tedavilere devam edilmelidir.
Çocuk sinüzitlerinde ilaç tedavisi etki etmediği takdirde, sinüslere yönelik ameliyat gerekli hale gelebilir. Keza sinüzit sebebiyle göz etrafında meydana gelen iltihaplanmanın tedavisinde de ameliyat, önemli bir opsiyon olarak öne çıkmaktadır. Kronik sinüzit görülen çocuklarda geniz eti ve bademcik enfeksiyonu gibi sorunlar da mevcutsa, geniz eti ve bademciklerin alınması tek başına sinüzit tedavisi için yeterli olmamaktadır.
Doğru zamanda uygulanan ilaç tedavisinin yanında geniz eti ve bademcik ameliyatları da kronik sinüziti iyileştirmiyorsa, tedavi için endoskopik sinüs ameliyatına başvurulmaktadır. Bu cerrahi operasyonun yapılma amacı, sinüs ağızlarını açmak ve sinüslerin içini temizlemektir. Şayet çocuk için uygun tedavi yöntemi ameliyat ise zaman kaybetmeden aksiyon alınmalıdır.
Bu rahatsızlıktan şikayetçi olan pek çok kişi ''Sinüzite ne iyi gelir?'' sorusuna yanıt aramaktadır. Bu soruya yanıt olarak sinüzite iyi gelebilecek bazı tavsiyeleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Sinüziti önlemek için tavsiye edilebilecek çeşitli uygulamalar ve yaşam tarzı değişiklikleri mevcuttur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
Sinüzit için hastanelerin KBB (Kulak Burun Boğaz) bölümüne gitmek gerekir.
Banyo sonrası saçları kurutmamak ve ıslak saçla dışarı çıkmak sinüzite yol açar mı? Sorusu uzun zamandır tartışılmaktadır. Burnunda polipler ya da alerjisi olan veya alerji kaynaklı burun etleri büyüyen kişiler, saçları ıslak bir şekilde dışarıya çıkarsa burun mukozası alerjik olarak şişer. Burun mukozasının alerjik olarak şişme nedeni ise yaşanan sıcak-soğuk değişimidir. Burun mukozası şişen kişilerin sinüs delikleri kapanır; bu da, doğal olarak, sinüzit olma riskini artırmaktadır.
Şayet sinüzitiniz 4 hafta gibi bir süre içerisinde düzelirse akut sinüzit, 12 haftadan daha uzun sürerse kronik sinüzit olarak kabul edilir.
Şayet sinüzit kronik seviyeye gelmişse ve sinüslerin burun içine açılan delikleri açılamayacak düzeyde tıkanmışsa, ilaç tedavisi etki etmemektedir. Bu nedenle en etkili sinüzit ilacı olarak verilebilecek bir ilaç bulunmamaktadır. Bu aşamada ameliyatla tedavi şart hale gelir.
Sinüzit ameliyatı sonrası sinüzitin nüks etmesi oldukça nadir bir durumdur. Genetik bazı bozukluklar ve polipli sinüzitler harici sinüzit ameliyatı sonrası hastalığın nüks etmesi beklenmemektedir.
Bazı gıdalar sinüziti tetiklemeleri ile bilinir. Özellikle salam, sosis ve jambon gibi şarküteri ürünleri sinüziti tetiklemektedir. Konserve edilmiş balık ürünleri, kuyu kayısı ve kuru üzüm de bu gıdalar arasındadır. Patlıcan ve domatesi ise çoğu kişide alerjiye neden olabilmekle birlikte sinüziti tetiklemeleri açısından da uzak durulması gereken gıdalardandır. Fermente ürünlerin ve içeceklerin, çikolatanın ve avokadonun da sinüziti tetikleyebileceği düşünülmektedir.
Burun akıntısına iyi gelen ve evde uygulayabileceğiniz bazı önerileri şu şekilde sıralayabiliriz:
Sinüzitin neden olduğu sorunlardan en bilineni baş ağrısıdır. Sinüzit tedavi edilmediği takdirde hayat kalitesini önemli şekilde etkileyecek ağrılara neden olabilir. Burun çevresindeki hava dolu boşlukların dolması durumunda baş ağrısı başlayabilir. Bu ağrıya aşağıdaki durumlar neden olabilir:
Birçok sinüs hastalığında birden fazla sinüsün etkilenmesi normaldir. Bu nedenle meydana gelen şikayetler yalnız bir sinüsün değil, birden fazla sinüsün etkilenmesi ile oluşurlar. Yanak bölgesinde başlayan ağrı, sinüs bölgesinden üst dişlere doğru inebilir. Ağrı elmacık kemiği bölgesini, geniz ve alın bölgesini de etkileyebilir. Kronik sinüzitlerde ağrı ise bilinenin aksine daha az görülen bir durumdur. Bu durumda ağrı görülmesi, ileri seviye bir şikayet olarak sayılabilir. Yanak sinüslerinde kistlerin oluşması da ağrıya neden olabilir. Kistlerin büyümesi ve sinüs ağızlarına baskı yapması ağrı oluşumunu tetikler. Bu tür bir ağrı şiddetlidir ve yanak bölgesinden alına kadar uzanabilir. Bu durumda gözyaşı akması ve burun tıkanıklığı görülebilir.
Burun kökü sinüslerinin enfeksiyon geçirmesi durumunda da burun kökü ve gözlerin arkasında ağrı görülür. Osteoma olarak bilinen selim tümörleri de en baştan beri ağrı yapmaları ile bilinir. Ağrı eğer alın bölgesindeyse, bu genellikle alın bölgesindeki sinüslerin iltihaplanması ile gerçekleşen bir durum olarak düşünülür. Ancak alın sinüsü, anatomik yapısı ile boşaltılması kolay olan bir bölgededir. Bu da bu bölgede ağrının fazla görülmemesini sağlar. Pek çok sinüs ağrısı şikayetinden kafa tabanı sinüsleri sorumlu tutulur. Akut sinüzit enfeksiyonlarında kafa arkasında baş ağrısı, şakak ağrısı, omuzda, dişlerde ve buruna yayılan ağrı görülebilir.
Sinüs içerisinde yer alan hava, teoride dışarıdaki hava ile aynı atmosferik basınçtadır. Sinüs ağızlarının normal geçirgenliklerini koruması ile bu basınç dengeli bir haldedir. Bu durumun bozulması ile sinüslerdeki hava basıncı dış ortama göre fazla ya da eksik olabilir. Bu da ağrıya neden olan bir durumdur. Sinüs içerisindeki hava basıncının azalması ‘’ vakum sinüzit ‘’ ya da ‘’ vakum baş ağrısı ‘’ olarak bilinir. Bu durum, sinüs ağzının herhangi bir nedenden ötürü tıkanması ya da sinüsün dış atmosferik basınç değişikliklerine uyum sağlayamamasıdır. Sinüs ağzında oluşan iltihap, alerjik ya da tümör kaynaklı durumlar sonucunda gelişmiş olabilir. Bu gibi durumlar hava geçirgenliğini olumsuz yönde etkilerler. Sinüs ağzının açılması ile ağrı da ortadan kalkar.
Balon sinoplasti, kanlı cerrahi olmaması ve işlem sonrasında cerrahi kaynaklı bir yara oluşumu ve bunun iyileşme sürecini içermediği için oldukça avantajlı bir işlemdir. Bu durum ayrıca ameliyat sonrasında gelişebilecek birçok komplikasyonun ortaya çıkmasını önler. Sadece 20 dakikada uygulanabilecek balonla sinüzit tedavisi yapılabilir. Bu işlemde hastanede kalış süresi ise oldukça kısadır. Aynı gün taburcu olmak ve ertesi gün günlük hayata devam etmek mümkündür. İşlem sonrası ise herhangi bir ağrı görülmez. 17 yaşından küçüklere uygulanmamaktadır.
Sinüsler, burun çevresindeki kemiklerde bulunan hava boşlukları olarak tanımlanır. İnsan vücudunda beş çift sinüs bulunmaktadır. Bunlar;
12-14 yaşına geldiklerinde bebek ve çocuklardaki sinüsler neredeyse tamamen erişkin görünümüne ulaşırlar. Ancak son şekillerini 22-24 yaşları arasında alırlar.